Kahramanmaraşspor’un 1988-1989 yılları arasında adı Süper Lig olarak değiştirilen 1. Ligde oynadığı dönemlerde Kahramanmaraşspor forması ile profesyonel futbol hayatına başlayan ve unutulmaz gollere imza atan 1963 doğumlu Kahramanmaraşlı orta saha oyuncusu İzzet Kazancı, futbol hayatı ile ilgili ilginç ve hayret verici olayları tüm samimiyeti ile gazetemize anlatırken, çalışmayı çok sevdiği, ahlak olarak ta takdir edilen bir oyuncu olduğunu belirtip, bu ahlakın ve çalışmanın karşılığını 1. Ligde oynayarak aldım dedi.
O dönemle Fenerbahçe’den, Beşiktaş’tan inanılmaz transfer teklifleri alan Kahramanmaraşlı orta saha oyuncusu İzzet Kazancı, futbolun cilvesinden, hayatındaki unutulmaz anlarından, kendisini en çok mutlu eden ve en çok üzen olaylardan tutunda, futbolu bıraktıktan sonra Kahramanmaraş’a döndüğünde neler ile karşılaştığı hakkındaki düşüncelerini ve yaşadıklarını içtenlikle gazetemiz Muhabiri Ömer Boyalı’ya samimi bir şekilde anlattı.
Özellikle hiç unutamadığı 1. Lig maçında Fenerbahçe’ye attığı o müthiş golün hala hafızalardan silinmediğini belirten eski futbolcu İzzet Kazancı, Fenerbahçeye, Galatasaray’a ve Beşiktaş’a attığı golleri de anlatırken, hala o eski heyecanını kaybetmemiş ve gözlerindeki mutluluğu o günlerde olduğu gibi şimdi de görebildik. Büyük bir futbolculuk kariyeri olan 1990-1994 yıllarında inanılmaz performansı ile 1. Ligde göz dolduran, 4 büyüklerin gözdesi olan İzzet Kazancı, o zamanki performansı, futbolun cilvesini, şimdiki futbolcuların imkanların, yeni yetişen genç futbolculara tavsiyelerine kadar bütün konularda sorulara samimi bir şekilde cevap vererek, özellikle kendisini kahreden Ali Sezal olayından bahsetti.
FUTBALA BAŞLAYIŞ HİKAYESİ!
Ünlü futbolcu izzet Kazancı futbol hayatına başlangıcı ile ilgili olarak, o zamanlar Kahramanmaraş’ta amatör liglerin bulunmasına rağmen, profesyonel bir takımın olmaması hakkındaki düşüncelerini, futbola başlayış tarihini ve anısını şu şekilde anlattı.
Ünlü orta saha oyuncusu İzzet Kazancı, “Bizim futbola başladığımız dönemler Kahramanmaraş futbolunda profesyonel takım yoktu. Tabi profesyonel lig takımı olmayınca Maraş Amatör liglerinde Maraş Gençlik takımı vardı. Ben futbola amatör olarak Maraş Gençlikte başlamıştım. Tabi Maraş Gençlikte de genç takımda hızlı bir şekilde dikkat çekmeye başlamıştım. O dönemlerde sıkı yönetim zamanıydı, sıkı yönetim zamanında Ordu yönetiminde Terfi Tenzi ligi kuruldu. Terfi ligi kurulunca da Maraşspor yarı profesyonel olarak futbola adım attı. O süreç içerisinde de dışarıdan birçok oyuncu alınmıştı. O süreç içerisinde de Maraşspor kamp dönemi geçiriyordu ve Maraşspor o dönemin en iyi Amatör takımlarından oluşturduğu bir karma kadro ile kampa gitmişti. O dönem adanalı bir hoca Maraşpor’un hocalığını yapıyordu. Adanalı hoca da kendi memleketinden yetenekli oyuncuları getirmiş ve bizde orada Adanalı oyuncularla birlikte kaynaşıp bir takım oluşturuldu. Maraşlı oyunculardan da katılan olmuştu. Bunların içerisinde de bende vardım. Yani Maraş amatörden gelen oyuncular içerisinde 4-5 kişi A takıma seçilmişti Profesyonel olarak ilk futbol hayatımızda o Terfi Tenzi liginde olmuştu. O dönemin o kadrosu ikinci yılında Türkiye şampiyonluğuna uzanmış büyük dikkat çekmiştik. Şampiyonluktan sonraki sezon ise Türkiye Şampiyonlarını 2. Lige çıkarttılar. O yıllarda 3. Lig falan yoktu ve sadece profesyonel olarak 2. Ligden başlanıyordu. Terfi Tenzi liginin ilk yıllarında yani 1981-1982 yılında Şampiyon olup birinciliği göğüslemiştik. Daha sonraki yılda yani 1982-1983 yılında da ikinci olmuş ve ilk 6’ya kaldığımız için bizi direk 2. Lige çıkarttılar. Profesyonel hayatımız da Kahramanmaraşspor ile birlikte 1983-1984 sezonunda başladı. Profesyonel futbolculuk hayatına ise 19 yaşında adım atmıştım. Profesyonel hayatım 1983-1984 sezonları içerisinde 2. Ligde başlarken, 4 yıl yarı profesyonel olarak Kahramanmaraş forması ile mücadele ettim. 1988-1990 yılları arasında 2. Ligde Kuşadası’nda oynadım. 1990-1992 yılları arasında da şimdikinin Süper ligi, o zamanın 1. Liginde Gençlerbirliği forması giydim. 1992-1994 yılları arasında Mersin İdmanyurdu’nda oynadım. 1994-1996 yıllarında da Zeytinburnu Spor forması ile 1. Ligde top oynadım. Yanı yaklaşık 14 yıl profesyonel olarak futbol oynadım.” dedi.
KAHRAMANMARAŞSPORŞ’UN 1. LİGE ÇIKIŞ HİKAYESİ
Kahramanmaraşspor’un 1. Lige çıkış hikayesini hatırladığı kadarı ve o zamanlarda yaşadığı olayları şu şekilde anlatan Kazancı, “2. Lige çıkış sürecimiz ve de daha sonraki 2. Lig döneminde de hocalarımız bizim yeteneklerimizin farkında olarak bizi hep el üstünde tuttular. Bize o dönemler o dönemin hocaları çok sahip çıktılar. İlk iki yılımız aslında bizim için iyi geçmemiş, çok sıkıntılı bir süreç yaşamıştık. Bu sıkıntılı iki yıldan sonra 3 senemizde daha iyi bir performans göstererek, ligi ikinci bitirmiştik. Yani profesyonel lige başladığımız 1983-1984 sezonundan sonra 1985-1986 yılında şampiyon olduk ve tam profesyonel olduğumuz sezondan 4 yıl sonra Kahramanmaraşspor’u birinci lige çıkarttık. Şimdiki Süper Lig O zaman 1. Lig’di. Yani 1986-1987 yılında 1. Ligde mücadele etme şansını ve başarısını göstermiştik.” diye konuştu.
FENERBAHÇE’YE GİTMEMESİ İÇİN OTEL ODASINA HAPSETTİLER!
Süper ligde mücadele ettikleri sezonu sonunda özellikle Fenerbahçe trenini nasıl kaçırdığını anlatan 52 yaşındaki Kazancı, öncelikle Kuşadası’ndan teklif aldıktan sonra Kuşadası yöneticiler kendini adeta bir otele hapsettiğini ve kimse ile irtibata geçirmediğini vurgulayıp, Fenerbahçe trenini nasıl kaçırdığını anlatan İzzet Kazancı, “Yaşanan ve gelişen bu süreç sonrası ise Süper lige çıktığımız sezon beni takım kaptanı yapmışlardı. Yani 16 yaşında başladığım futbol hayatımda yaklaşık 8 yıl sonra Kahramanmaraşspor’un takım kaptanı olmuştum. Buda beni daha çok mutlu etmiş ve daha fazla motive etmişti. O dönemler Kahramanmaraşspor’da oynamak ayrı bir mutluluk ve heyecandı benim için, çünkü kendi memleketinin takımında oynayıp takım kaptanı olmak bambaşka bir duyguydu. Daha sonra beni il dışından bazı takımlar istiyordu. Bu takımlar içerisinde yine 1. Lig takımlarından profesyonel takımlarda vardı. Bizde bu sahipsizlik nedeni ile gelen teklifleri değerlendirmeye almıştık. Profesyonel ligde artık daha profesyonel düşünmeye başlamıştık. Yaşımızda geçiyordu ve artık para kazanmayı da düşünüyorduk. Para kazanmamız lazımdı ve yaş itibari ile de maddiyat bizim için daha çok önemli hali gelmişti. Tabi ki böyle düşünmemizde en büyük etkenin o dönemin Kahramanmaraşspor yöneticilerinin bize sahip çıkmamaları etken olmuştu. Bize gelen tekliflerden Kuşadası kulübü iyi de teklifte bulunmuşlardı, sezon sonu Kuş adasına imzayı atmıştım. Burada Kuşadası’na transferim öncesi Fenerbahçe teklifte bulunmuş, biraz erken hareket etmemden dolayı, Fenerbahçe’ye transfer olmayı kaçırmıştım. Aslında Fenerbahçe’den gelen teklifi de düşünürken, hızlı bir şekilde ne olduğunu anlamadan Kuşadasına imzayı atmıştım. Ancak Fenerahçenin beni gerçekten çok istediğini ve beni almak için yoğun çaba göstermesini sonradan öğrendim. Dediğim gibi Kuşadasına erken imza atmam o zaman benim futbol hayatımı da etkilemiştir. Yani erken davranıp, hızlı hareket etmem bana Fenerbahçe trenini kaçırtmıştı. İşin aslı sezon biter bitmez Kuşadası beni yangından kaçırır gibi alıp götürmüştü. Hiçbir şekilde başka bir kulüp ile görüşmemem için beni sıkı bir şekilde korumaya alıp, Kuşadası’na götürdüler ve ön protokole imza atana kadar beni 5 yıldızlı bir otele resmen hapsettiler. Uzun bir süre hiç kimse ile görüştürmediler. Kuşadası’nın hocası da Yılmaz Yücetürk’tü… Yılmaz hoca da zaten o sezon sonunda Fenerbahçe’den gelmişti. Otel odasında hapsedilip, resmi imzayı attıktan sonra da Yılmaz hoca benle görüştü ve o görüşmeyi hiç unutmuyorum. İçimde de zaten büyük bir yara olarak kaldı bu görüşme… O görüşmede Yılmaz Yücetürk bana şöyle dedi, “İzzet sana bir şey söyleyeceğim, ancak bu ikimizin arasında kalsın… Ben bundan bir süre önce Fenerbahçe Başkanı ile boğazda yemek yiyordum. Başkan bana Kahramanmaraş’a Şifo için gittik ama, onların genç bir kaptanları var, yarın onu almaya gidiyoruz dedi.” Yılmaz hoca da gülmüş, Başkan niye gülüyorsun deyince de, “Biz İzzet’e imza attırdık. Hiç kusura bakma dedim” demiş. Benim Fenerbahçe’ye transferim orada bitmiş yani…
Zaten ben burada oynarken, Fenerbahçeli yöneticiler Şifo Mehmet için geliyorlardı. Şifo için gelmiş olmalarına rağmen, yöneticilerimiz hep bana şu da söyleniyordu. Fenerbahçeli yöneticiler Şİfo için gelmiş olabilirler ancak sürekli seni sorup senin ismini alıyorlardı, diye yöneticilerimiz bana bunu söylediler. Böyle bir treni kaçırmışlığımız oldu yani o sezon sonunda…
O treni kaçırdıktan sonra zaten iki yıl Kuşadası’nda oynadım. Fenerbahçe gibi büyük bir kulübün kapısından dönmek büyük bir kayıtır diye düşündüm sürekli. Eminim ki Fenerbahçe forması ile de çok iyi bir futbol hayatı geçirip, Fenerbahçe’de ilk onbir oyuncusu olacağımı, uzun yıllar orada da rahat oynayacağıma inanıyordum. Tabi her şeyde bir hayır vardır, Kader ve kısmet araya gidememekmiş ve futbolda yiyebileceğimiz ekmek ve rızık bu kadarmış yani… Çok şükür inançlı insanlarız tabi ki, buda bir kısmet deyip yolumuza Kuşadası’nda devam etmeye çalıştık.” şeklinde ifadeler kullandı.
KUŞADASI’NDA OYNARKEN KENDİSİ İÇİN
BURSASPOR 11 OYUNCUYU GÖZDEN ÇIKARMIŞ
Kuşadası Spor’da oynadığı dönemlerde 1. Lig takımlarının peşini bırakmadığını ve çok ilginç bir Bursapor hikayesini anlatan Kazancı, Bursaspor kendisi için 11 oyuncuyu Kuşadasıspor’a teklif ettiğini söyleyip, “Kuşadası’nda oynadığım ilk sezonda da yaklaşık 10 tane takım bana teklifte bulundu. Bursaspor gibi bir takım beni çok istemişti. O zamanlar Teknik Direktörleri de Yılmaz Vural’dı. Bursaspor gibi bir takım, Galatasaraydan aldığı bir oyuncu ile birlikte 11 tane futbolcu karışlığında beni transfer etmek istemişti. Yani Bursaspor Kuşadası’na benim transferim için 11 tane futbolcu vermeyi kabul etmişti. Kuşadası buna rağmen beni Bursaspor’a göndermemişti. Kuşadası ile sözleşmem iki yıllık olduğu için ikinci yılımda da yine Kuşadası’nda oynamaya devam ettim. Sözleşmem bittikten sonra yine 4-5 tane 1. Lig takım beni istiyordu. Ben Gençlerbirliği’nden gelen teklife sıcak baktım. Tercihimi Gençlerbirliğinden yana kullanıp, Gençlerbirliği’ne transfer oldum. Gençlerbirliği ile de iki yıllık sözleşme imzalamıştım. O sezonlarda da yine Gençlerbirliği’nde çok iyi bir sezon geçirmiştim. Gençlerbirliği’nin ilk yılında kısa bir sakatlık dönemi geçirdim ve şansız bir başlangıç yapmıştım. Ama daha sonra kendimi toparlayıp, kalan sürede çok iyi oynayıp, takımın değişmez isimlerinden olmuştum.”
KARİYERİNİN EN PARLAK DÖNEMİ GENÇLERBİRLİĞİ
Kariyerinin en parlak dönemini ise Gençlerbirliği forması ile yaşadığını kaydeden ünlü oyuncu İzzet Kazancı, “Gençlerbirliği’nde oynadığım dönemlerin sonunda da yine talihsiz bir sakatlık yaşadım. Yine sözleşmem bittiği için bir çok takımdan transfer teklifleri alıyordum. Yaşadığımız bu sakatlık tabiî ki futbolun bir cilvesi olan transfer tekliflerini etkiledi. Ancak Gençlerbirliği7nin şimdiki hala başkanlığını yapan İlhan Cavcav, benim takımda kalmamı çok istiyordu. Ancak bana teklif edilen parayı az bulduğum için o sezonun sonda da Mersin İdmanyurdu’na gittim. 1. Ligi bıraktım ve 2. Lige gitmiştim. 2. Ligde de çok iyin futbol oynamıştım. O dönemler Zeytinburnuspor’da bizim guruptaydı. Ve sezon sonunda da Zeytinburnu 1. Lige çıkmıştı. Transferim için çok önemli isimleri devreye soktular, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Fikri Sağlar gibi önemli isimler aracılığı ile Zeytinburnu Beni çok istemiş ve transferim gerçekleşmemişti. Ancak bir yıl aradan sonra tekrar beni isteyince iki yıl aradan sonra Zeytinburnu’na transferim gerçekleşti. Yine o zamanlar Zeytinburnu 1. Ligde oynuyordu. Zeytinburnuspor’da da yine 2 yıl futbol oynadım. Orada da son dönemlerde bir sakatlık yaşadım ve bu sakatlık sonrası da futbol hayatım noktalanmış oldu. Kahramanmaraş’a dönüm normal hayata devam etmek zorunda kaldım.”
GENÇLERBİRLİĞİ FORMASI İLE FENERBAHÇE’YE MÜTHİŞ GOL
Gençlerbirliği’ne transferi sonrası hiçbir şekilde uyum sorunu yaşamadığını ve ilk maçta hemen ilk onbirde oynama şansı bulduğunu anlatan Kazancı, “Futboldaki zirve yaptığım ön güzel dönemim Gençlerbirliği dönemimdi. Yıl olarak 1990-1992 sezonu idi. O dönem Gençlerbirliği’nin Teknik Direktörlüğünü Çekoslovak bir hoca Jarabeski diye bir hoca yapıyordu. Yabancı hoca Jarabeski benim oyunumu görüp çok beğenince zaten beni hiç tereddütsüz ilk 11’e alıyordu. O zaman Gençlerirliği’nde hiçbir tanıdığım arkadaşım olmamasına rağmen, orada hiçbir şekilde uyum sorunu yaşamadım ve takıma hızlı bir şekilde uyum sağlayıp adapte olmuştum. Bu karakterimden dolayı da aslında benim orada 11’e alınmamda katkısı oldu. Bu uyumu ve oyun anlaşışımdan dolayı da ilk yılımda gümüş karmada yerimi aldım. O ilk sezonumda Türkiye’de ilk defa Gümüş kadroya alınmıştım. Buda benim için apayrı bir gururdur. Yani nasıl iyi bir oyuncu olduğum o gümüş kadrodaki yerim belli ediyordu. İlk dönemlerde altın ve gümüş karma diye adlandırılan sezonun en iyi kadrolarını seçiyorlardı. Türkiye liglerindeki en iyi orta saha mevki oyuncusu olarak sezonun ilk yarısında birinci adam olarak gümüş kadroya dahil edilmiştim. Yani Gençlerbirliği’ndeki o dönemlerim en parlak dönemlerdi. Fenerbahçe’ye ve Galatasaray’a attığım gollerde benim bu başarımda yerini almıştır.
Futbol hayatım boyuncu en büyük sıkıntı yaşadığım dönemler ise Zeytinburnu Spor’da oynadığım dönemlerdi. O sıkıntılı dönemlerim benim futbolu bırakmama neden oldu diyebiliriz. Belki o sıkıntılar yaşamasam bir iki yıl daha oynaya bilirdim. Çünkü Yaş olarak ne kadar ilerlesem de tecrübeli ve hala iyi futbol oyunum vardı. Maalesef o dönem yaşadıklarım artık futbolu bırakmam gerektiğini zihinsel olarak hissettim ve o sezonun sonunda da Kahramanmaraş’a dönerek tamamen futbolculuk kariyerim sona ermişti.”
Kendisi adına futbolculuk dönemdeki en keyifli anları ve unutamadığı anları şöyle anlatan Kazancı, Fenerbahçeye attığı gol hikayesini de anlatırken, adeta o anlara gitti ve duygularına hakım olamadı. Kazancı, “Benim için futbolculuk dönemimde en çok keyif veren olaylardan bir tanesi büyük takımlara gol atmaktı. Büyük takımlara gol etmek apayrı bir keyif oluyor zaten. Orta saha oyuncusu olmama rağmen her yıl 5-6 gol atıyordum. Bu gollerden en unutulmaz gollerim, Beşiktaş’a, Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a attığım gollerdi. Bunların içerisinde zaten en çokta Fenerbahçe’ye attığım gol çok güzeldi. Yaklaşık 35 metre civarında bir uzaklıktaydı. Şuana kadar hiç aklımdan çıkmayan ve daima hatırladığım goldü. Özellikle Fenerbahçe’ye karşı atılan bir gol olduğu için apayrı bir goldü. Tabi bu büyük bir takım olduğu için bu kadar heyecan verici ve gurur verici bir olaydı, hele de çok uzaktan öyle bir gol atılması. Bu özelliklerinden dolayı da tabi ki unutulmaz bir goldü. Her futbolcunun hayali böyle büyük takımlara karşı futbol oynamak ister. Benim içinde en güzel anlar bu anlardı. Büyük takımlara karşı ayrı bir haz ve heyecan oluyor. Bu anları yaşayan bilir ve ben bu anları da yaşadım çok şükür. Bu maçlar da özellikle her zaman kendimle iftihar ettiğimi ve yaşadığım en güzel anı olarak kalmıştır. “ diyerek o zamanki mutluluğunu paylaştı.
BEŞİKTAŞ’A TRANFERİ YAŞ ENGELİNE TAKILMIŞ
Beşiktaş’tan aldığı teklifi ile ilgili de yaş engeline takıldığını belirten İzzet Kazancı, “Ben tabi ki geriye dönüp bakarak bir kırgınlık gibi ya da umutsuzluk gibi düşünmek istemem. Bir futbolcu aslında büyük takımlarda da oynamayı çok ister. Bu konuda da bildiğiniz gibi büyük takımlara transfer şansım olmuştu Kulüp olarak Galatasaray’da oynamayı çok istemiştim kısmet olmadı. Bunun içinde aslında herhangi bir üzüntü yaşamıyorum. Ben şimdiki adı Süper Lig olan o zamanlar 1. Lig olan prestijli bir ligde forma giydim. Kıl payı oymamayı kaçırdığım takımlarda Beşiktaş, Fenerbahçe gibi bir takımlar vardı. Bu takımlar beni transfer etmek için çok uğraştılar. Bu o zamanın ulusal gazetelerinde de yer almıştı. Beşiktaş’a da Gençlerbirliği’nde oynadığım süre içerisinde yaş engeline takılmıştım. Beşiktaş yaşım biraz ilerlediği için tekrar vazgeçmişti. 1992 senesinin sonunda Beşiktaş’ın yönetim kurulu toplantısı olduğunda haber bekliyordum. O zamanlar Şifo Mehmet’te devreye girmiş, Teknik Direktörleri de Gordon Milne’ydi. Gordon Milne’de beni çok istemişti. O zaman 29 yaşındaydım. O zamanlar tabiî ki futbolcu gözüyle bakıldığı zaman 29 yaş büyük bir yaş ve futbol ortalamasının üzerinde gibi görünürdü. Beşiktaş yönetim kurulu toplantısının ardından eğer beni çağırsalardı hazır bir şekilde bekliyor ve gidecektim. Toplantıdan yaşlı bir oyuncu kararı çıkınca beni almaktan vazgeçmişlerdi. Bu anlamda aslında futbolda şansızlıklarda yakamı bırakmadı diye bilirim. Bu konuda talihsiz anlar yaşadım. Tam transfer olacağım zamanlarda sakatlıklarda yaşıyordum. Böyle talihsizlikler atlattım. Transfer dönemindeki en göze batan istatistiklerde zaten sakatlıklardır. Yoksa beklide çok daha güzel yerlerde olabilirdim.
OĞUZ ÇETİN HAYRANLIĞI
Hiçbir zaman İdol bir futbolcu düşünmediğini kimseye özenmediğini kaydeden Kazancı, ancak Fenerbahçeli Oğuz çetine hayranlığını ise şu cümleler ile anlattı.
Kazancı, “İdol bir futbolcuda aslında hiçbir zaman yabancı futbolculara hayranlığım ya da imrenmişliğim olmadı. Ancak Fenerbahçeli Oğuz Çetin’e çok hayrandım. Oğuz çok kaliteli bir oyuncu idi. Futbolculuğunun yanında da çok kişilikli bir karakterdi. Oyuncu olarak Oğuz Çetin’i çok beğeniyordum. Oğuz’un ayağına top çok yakışırdı. Hatta topu aldığı zaman müthiş bir pas yeteneği vardı. Oğuz’a da idol olarak değil de bir hayranlık açısından kendisini çok beğenirdim, hayrandım açıkçası… Onun gibi olayım, ya da şu isim gibi olayım biye bir idolüm yoktu yani… Oğuzu izlemek bana çok ayrı bir keyif verirdi.”
O ZAMANKİ FUTBOL İLE ŞİMDİ Kİ FUTBOLUN
ARASINDA BÜYÜK UÇURUM VAR
O zamanki futbolun, şimdiki futbolculara ödenen paranın arasında çok uçuk bir fark olduğunu belirten Kazancı, çok ilginç noktalara değinerek, “Şimdiki futbol ile o zamanki futbol arasındaki fark çok büyük, o zamanlar bilimsel bir çalışma yoktu. Şimdiki oynanan futbol ruhu da çok farklı. Şimdi ki futbol ve başarı daha çok maddiyata dayalı. O zamanlar biz çalışmak için saha bile bulamıyorduk. Çim saha bulmak çok zordu. Şu günlerde öyle imkanlar var ki, inanılmaz derece de ideal ortamlar var. Bizim oynadığımız futbol ile şimdiki oynana futbol mücadele ve zevk açısından yakından uzaktan alakası yok. O zamanlar daha başka bir heyecan ve mücadele vardı. Özellikle söylüyorum o zamanlar tıbbi müdahaleler çok kısıtlıydı. Mesela o zamanlar menüsküs olan bir oyuncu futbolu bırakırdı. Menüsküs’ün teşhisi ve tedavisi o zamanlar yoktu. Şimdi menüsküs teşhisi ve ameliyatı çok basit ve çok kolay. Teşhis koymada, spor sakatlığı için müdahale ve tedavilerde hiç bu kadar gelişmemiş bir dönemdi o zamanlar… Bu zamanda spor sakatlıklarının yüzde 90’ına çare bulunuyor. O zamanlar bu oran yüzde 20 veya daha da azdı... Transfer ücretleri konusunda da kesinlikle o zamanki ücretler ile şimdiki ücretler asla kıyaslanamaz. O zamanlar bu kadar uçuk rakamlar yoktu. O zamanların parasal değeri bu kadar uçuk değer değildi. Yani şimdiki futbolcuların aldıkları paralar veya transfer ücretleri çok astronomik rakamlar. Aslında bu Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon’da çok astronomik transfer ücretleri ödeniyor. Diğer Anadolu kulüpleri bu kadar astronomik transfer ücretleri ödeyemiyor tabi ki ama sayılı birkaç takımda bu ücretlere ulaşabiliyor.”
“ALİ SEZAL’IN SÖZLERİ DERİNDEN YARALADI!”
Futbolu bıraktıktan sonra tecrübelerini ve bilgisini Kahramanmaraş için kullanmak istediğinde ilk olarak o zamanın Kulüp Başkanı Ali Sezal’ın yanına gittiğinde çok acı bir olay yaşadığını ve bu olayı hayatı boyunca unutamadığını açıklıkla ifade eden Kazancı, “Kahramanmaraş’a ilk geldiğim sene Kahramanmaraşspor kulübü ile irtibata geçmeye çalıştım. İlk geldiğim yıl Kulüp Başkanı Hacı Ali Sezal’dı. Başkan Hacı Ali Sezal ile görüşme talebinde bulundum ve yanına gittim. Tecrübelerimi Kahramanmaraşspor’a hizmet olarak kullanmak istiyorum. Bu takım için ben ne yapabilirim. Ya da benim ne gibi faydam ola bilir diye kendisine düşüncelerimi ilettim. Ben bu kadar güzel düşünceler ile yanına gitmişim, böyle düşünmeme rağmen Ali Sezal’ın bana söylediği tek kelime ve bu kelimeyi asla unutmuyorum. Ali Sezal’ın söylediği tek kelime “Ne olacak, altı üstü futbol o olmaz bu olur.” diye böyle bir kelime kullanınca çokta gücümü gitmişti o zamanlar… Yani bu zihniyette insanlar olduğu sürece kesinlikle ne Kahramanmaraş futbolu gelişir, ne de Türk futbolu gelişir. Hiçbir yere de varamayız bu gidişle… Benim burada bütün bilgilerim köreldi gitti. Resmen burada bitirdiler beni… O günden bu güne diğer başkanlar da bir günden bir güne benim kapımı çalmadılar. Ben 14 yıl profesyonel 1. Ligde futbol oynamışım, benim ne çevremden, ne de fikirlerimden yararlanmak için bana danışmadılar. Beni arayıp sormadılar. Bende kendimi pazarlamak gibi bir düşüncem asla olmadı. Kimsenin yanına gidip yaranayım, yalakalık yapıp bir yerlere geleyim demedim. 14 yıl sonra ilk defa futbola tekrar bu kadar yakın oldum. O da sağolsun Başkan Fatih Mehmet Ceyhan sayesinde… Sağolsun ilk günden beni aradı ve benim bu konudaki fikirlerimden veya tecrübelerimden faydalanmak istediğini söyledi. Allah razı olsun beni tek hatırlayan ve sevindiren, futbola tekrar kazandıran isim oldu. Bize kucak açtı ve yeniden futbol’un içine çekti.”
GENÇ OYUNCULARA BÜYÜK TAVSİYE!
Yeni yetişen genç futbolculara da tavsiyelerde bulunan Kazancı, “Genç topçulara tecrübeli bir insan olarak buradan sesleniyorum. Kendilerini çok dev aynasında görmesinler ve çalışmaktan gocunmasınlar. Asla disiplinden, ahlaklarından, karakterlerinden taviz vermesinler. Futbolun en büyük kriterleri bunlardır. Ahlaklı, disiplinli, tam zamanlı güçlü bir şekilde bıkmadan, usanmadan çalışmak ve kendi mesleklerine saygı duyup eğer bu meslekten ekmek yemek istiyorlarsa da saygılı olmayı, istikrarlı olmayı bırakmasınlar, taviz vermesinler. Genç topçuların en büyük handikabı da bir emek vermeden kendilerini çok büyük futbolcuymuş gibi görmeleridir.”
“HALA SAYGI DUYULUYORUM”
Son olarak futbol hayatının Kahramanmaraş’taki yerini ve Kahramanmaraş halkının kendisine bu kariyerden dolayı çok büyük saygı duyduğunu ifade eden Kazancı, “Kahramanmaraş’a döndükten sonra Gençlerbirliği’nde oynadığım dönemlerden dolayı Kahramanmaraş halkının gönlünde çok iyi bir itibar bıraktım. O yüzden bana herkes saygı duyuyor. Maraş insanının kalbine o zamanlar girmiştim zaten. Hem futbolumdan dolayı, hem de ahlaki karakterimden dolayı çok sevenim ve saygı duyanım vardı. Futbolculuk hayatımın üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen çoğu insan beni tanır ve kibarlığını gösterir. Bu konuda da kendim adına çok mutluyum.” diyerek sözlerini tamamladı. (HABER – FOTO: ÖMER BOYALI)