banner1524
  

Seçimlere bir ay gibi kısa bir zaman kala, bu sorular çok sorulmaya başlandı. Hem de artan bir hızla. Kime ne cevap versen, birileri ya hoşnut oluyor, bazıları da ekşi ayran içmiş gibi surat sallandırıyor, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayanlar da dinlemekle yetiniyor, o kadar.

Yaklaşık 6 yıl önce, bir otelde seminer vardı. Pazarlama konulu... Konuşmacı zat, satıcılara, pazarlama elamanlarına şunu tavsiye etmişti; "Satıcı olarak, pazarlamacı sıfatıyla bir yere gittiğinizde, müşteri karşısına çıktığınızda sakın ola ki 3 şeyden bahsetmeyin; Bunlar 3 S..." dedi ve arkasını getirdi. "Müşteri ile siyaseti, sporu ve seksi konuşmayın."

Düşündüm, haklıydı adam. Herkes siyasete, spora ve sekse müptela olmayabilirdi. İnanç gereği, örf adet sebebiyle, çoğu insan bunları veya birkaçını konuşmaktan hayâ eder, utanç duyar ve kaçınırdı. Bu da satıcı-pazarlama elamanı için kayıp demekti.

*

Ama günümüzde maşallahı var, kırsaldaki olsun, şehirde yaşayanlar olsun, içimiz - dışımız siyaset kesildiği için, siyasetle yatıp siyasetle kalktığımızdan olsa gerek, konuşmadığımız mekân, ortam kalmıyor. Her fırsatta seksi bir kenara koyarsak spor ve siyaset gündemin, tartışma ortamının ana konuları haline geliyor.

O nedenle de, 'gazetecisiniz, siz bilirsiniz!' mantığından hareketle, sık-sık bu soru ile muhatap oluyoruz. Hâlbuki bizim bildiğimiz bir şey yok. Ancak çoksa siyasilerle, bürokratlarla bir araya geldiğimizden, ortamlarında bulunduğumuzdan, duyumlarımız, algı ve sezgi gücümüz biraz daha fazla olduğundan, bazı şeyleri bazılarından fazla bilmiş olabiliriz. Ancak bu kesin ve tartışılmaz konular, isimler, gündeme konuları olamaz.

*

Sorunun cevabına gelince... 1 Kasım seçimlerinin ayak sesleri duyulmaya başlandığı günden bu yana, belki de yüzlerce defa bu soru ile karşı karşıya kaldım. Bazen 'ben siyasetten anlamam!' deyip işin içinden sıyrılmaya kalkışsam da, vatandaş yemiyor. 'Bırak bu ayakları' der gibi, ısrarcı oluyor, soruyu yineliyor, mutlaka bizden bir cevap alacak ya, siz de kalkıp ya çokbilmişlik taslayarak, ya da kısa keseyim 'Aydın abası' olsun kıvamında bir iki cümle ile konuyu geçiştiriyorsunuz.

Ancak öyle anlar, ortamlar ve yerler oluyor ki, tartışmanın, alevlenen siyasetin tam göbeğinde buluyorsunuz kendinizi.

Sürdür Allah sürdür! Çoğu zaman da karşınızdakini ikna edemediğiniz gibi, bazen de kırıcı olabiliyorsunuz. Zira karşınızdaki kimselerin ruh halini, siyasi yapısını, kafasından geçenleri bilemediğinizden, (gerçi birkaç dakikalık konuşma-tartışma sonrası niyetini, beyninden geçenleri okuyabiliyorsunuz ya, o da başka mesele) kime hangi cevabı vermekte zorlanıyorsunuz.

*

Ama doğru tek, gerçek bir tane. Onu değiştirmeniz mümkün değil. Madem sordunuz işte cevabım;

AK Partinin oyları artar, MHP'nin bir-iki puan düşer, CHP'nin oyları yükselir, HDP barajı geçer...

Peki, 'Çıkar ağzındaki baklayı, AK Parti tek başına iktidara gelebilir mi, 300   milletvekili çıkartabilir mi, bize onu söyle!' diye sordunuz ya, kusura bakmayın, bu sorunun cevabını verebilmek için daha erken...

Çünkü siyasette 24 saat çok uzun bir süre…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527