‘Bala tuz ekilmez!’ ya da katılmaz derlerdi eskiler. Sevenler, ayrılanlar, hasret ve özlem çekenler acıları bal eylese de, özellikle depremden sonra bal tuza, tuz bala karışınca, eski sevgiler, eski özlemler anlamını yitirdi.
Sosyal patlamalar, insanlardaki acıma ve merhamet duyguları depremle birlikte, enkaz altında kalıp uzaklara gidince, ne tuzu balda, ne balı tuzda aramak içimizden gelmez oldu. Hoş eski balın tadı da yok ya, neyse.
Acılar, özlemler, hasretler, sevgiler birbirine karışınca, yaşam da çorbaya döndü. Çorbanın ne tarifini yapanlar var, ne tadını bilenler. Unuttuk her şeyi, unutturdular.
En iyisi sevmek diyeceğim de… Herkes bedelini soruyor!
*
Dokunmayın bugün bana
Kimseyi görmek istemiyorum.
Dokunmayın bana, ağlamak istiyorum,
Çekil, çekil git başımdan!
Bugün kendimden bile kaçmak istiyorum,
Bağırıp haykırmak istiyorum.
Dokunmayın, dokunmayın bana!
Ben bugün doluyum,
Kendimden bile kaçıyorum,
Duygularım harap, ezilip yok olmuş
Anılarımı bile bıraktım, yok olup gidiyorum!
Dokunmayın, dokunmayın bana!
Günahımla, sevabımla
Yok olacağım bugün!
Bugün kaderimden kaçıyorum,
Sızlayan yüreğimden,
Her gün kanayan yaramdan kaçıyorum.
Bugün, bugün dokunmayın bana!