Çok arkadaşımız, yani aday adayları, nasıl olsa bugün yarın açıklanır diye, sivil toplum ziyaretleri, sendika ve oda başkanlarına giderek ‘ben falan yerin aday adayıyım, desteğinizi bekliyorum’ diyenler, hız kesmiş, ziyaretlere nihayet vermişti.
Öyle ki, bazıları başkan olmuş gibi çalım-çehre peşindeyken, avaneleri ile sağda solda hava atarken, baktılar ki aday belirleme süreci uzadı, yeniden sahaya çıktılar, gezilmedik ve gidilmedik nere kaldıysa çetele tutmaya başladılar, ziyaretleri yeniden gündeme aldılar.
Dikkat ettim, girilmedik dükkân, çalınmadık kapı, sıkılmadık el bırakmayan aday adayları yüzünden gidilen yerdeki insanların ellerini temizleyecek sabun daha icat ve imal edilmediğinden, sanıyorum onlar da bıkmışlardır gelenden, gidenden.
“Ulan şu adaylık belirleme aşamasına gelinse, belli olsa isimler, biz de kurtulurduk” diyenleri duymuyor değilim.
Hep aynı beylik cümleler, hep aynı tavırlar, zoraki gülümsemeler, içinden gelmese de kerhen başarı dilekleri havada uçuşurken, sürecin uzaması, inanıyorum çoğunu rahatsız etti.
Adaylığı çantada keklik gören keklikler, tabi iki seksen uzandılar yerlere.
*
Şimdi kara kara düşünüyorlar, “ya karşımızdaki rakip bu 20-25 günlük sürede mesafe alırsa, bizi geçerse, öne çıkarsa ne yaparız!” telaşına düştüler.
Korku dağları sarmaya başladı anlaşılan.
Çünkü falan ilçeye kesin aday gözüyle görüyordu kendini. Ailesini, çevresindekileri de inandırmıştı bu yolda. Hesabını kitabını da ona göre yapmıştı muhtemelen.
Belki de evdeki hesap çarşıya uymayacaktı.
Belki de madalya tersine dönecekti.
Çünkü ihtimaller her zaman vardı ve olmalıydı.
*
Ankara’dan ayağını çekenler, yeniden meclisin, parti genel merkezinin yolunu aşındırmaya başladılar. Çünkü aradıklarımız yerinde yoklar. Ya Ankara’da, ya meclisteler.
Milletvekilleri de bıkmıştır bu gelen gidenlerden.
Gariplerimin aldıkları maaş ne ki, o da yemeğe gitti şu bir iki ay içinde. Buna diğer harcamaları da eklerseniz, vallahi işleri zor vekillerin!
‘Şu iş bitse de rahatlasak!’ diye düşünüyorlardır ama gelen haber üzmüştür mutlaka. 20-25 gün daha bekleyecekler.
İlçe başkanları için diyorum… Biraz daha apara harcayın, biraz daha uçaklara, otobüslere binin, biraz daha çevrenizdeki avanelerin karnını doyurun, otellerde yatırın, gerekiyorsa Ankara’daki eğlence merkezlerinde gönüllerini edin, biraz daha sabredin!
Şunun şurasında 20-25 gün kaldı.
*
Kimse benim işim tamam, garanti demesin, düşünmesin.
Siyasette 24 saat bile çok kısa bir zaman.
Yarının neler getireceğini kimse bilemez. Öyle kimse bölgesini çantada keklik görmesin! Bir bakarsın, uyandığında istediğin, kazandım, hak ederek aldım dediğin bölge elinden gitmiş, başkası ağır basmış, ya da birilerini koymuş araya, büyükşehir belediye başkan adayını da ikna etmiş, genel merkezi de öyle, senin ismin silinmiş, başkası gelmiş.
Olamaz mı, niye olmasın!
Burası Türkiye, burada her şey her an olabilir.
O bakımdan diyorum ki..
Ne Onikişubat, ne de Dulkadiroğlu ve büyükşehire bağlı ilçeler… Bu ilçelerden belediye başkanı olmayı bekleyenler…
Çok da ümitlenmeyin, erken hayallere dalmayın!