Yaklaşık 10 gün önce, bir yayın esnasında, çok sevdiğim, tuz-ekmek dediğimiz abi-kardeş ilişkisinin üst düzeyine tırmandığı Ahmet Kılçık’a hak etmediği kelimeler kullanmışım.
İstemeden. Gereksiz, lüzumsuz, sebepsiz.
Kerhen, sehven. Nasıl olduysa oldu işte, o günkü ruh halimden kaynaklanan, hiç de şık olmayan cümleler.
Onikişubat Belediye Başkan aday adayı Ahmet Kılçık, aslında bir kuyumcu esnafı. Onikişubat Muhtarlar Deneği de başkanı. Çevresi olan, hatırı sayılı bir insan. Her nasıl olduysa, canlı yayında ağzımdan çıkan kelimelerle üzmüşüm, kırmışım. Küsmüş haklı olarak.
Hakkını helal etsin, özür diliyorum.
*
Ve…
Ne kadar zamandır KENT KULİSİ’nde kaldım, tam hatırlamıyorum. Neşe Yıldızhan ile bugün yolları ayırdık. Sebep ne diyeceksiniz, her başlangıç noktasının bir de bitiş noktası var.
Her yokuşun bir de inişi. Dostane şekilde helalleşerek ayrıldık ve KENT KULİSİ ile olan maceramız nihayete erdi.
Üzdüklerim, kırdıklarım için özür diler, sevgili meslektaşım Neşe Yıldızhan’a da teşekkür ederim.