Gazeteci, basın mensubu, aile fotoğraflarında yer almak yerine, resim çeker, haber yapar. Aile fotoğrafında yer almak, onların bir üyesi imiş gibi davranmak lüksü yok.
En azından benim!
Biz, başkalarının yanında pişmiş kelle gibi sırıtmak yerine, insanca yaşayıp, kendi aile fotoğraflarımızda gülümseyerek bir ömür tüketmek, bizim deyimle yazacak olursak, poz vermek istiyoruz.
Ötesi, başka türlüsü bizi bozar!
*
Onun yerine…
Oy verdiğimiz siyasetçilerin, yerel yöneticilerin verdiği sözleri tutmasını istiyoruz.
Aynı nimetleri sunmuyor bu ülke, bu şehir. Herkesin kısmeti, rızkı ayrı ayrı.
Kimi az, kimine çok.
Tayin eden bilir o kriteri.
Bizim itiraz etme, isyan etme lüksümüz, hakkımız olamaz. Ama haksızlıktan ve ayrımcılıktan yana değiliz, ki o zaman isyan ederiz. Bıktık çünkü. Ülke bıktı, bu kent bıktı.
Ve hatta daha ileri gidebiliriz, düşündüğümüz, yazdığımız ve söylediğimiz için suçlanmaktan da bıktık, daha ötesi yorulduk.
*
Bizler neciyiz ki. Büyük denizlerle yaşam mücadelesi veren, büyük balıklara yem olmamaya çalışan küçük balıklarız nihayetinde.
Etimiz ne, budumuz ne!
Öyle dedik ama…
Bu ülkenin, bu şehrin, bu toplumun en düşünceli kalabalıkları biziz.
Kimse bizi yabana atmasın, ötelemesin, görmezden gelmesin, es geçmesin, dışlamasın!
Yoksa…
Yoksa bedelini fena öderler!
Demedi demeyin!
NOT: Galip Yılışın’ın o müthiş açıklamaları ile ilgili düşüncemizi yarına bıraktık.