Cumartesi olup, haftanın yorgunluğu da üzerimize binince, yorgunluklar katmerleşince, günü kurtarmak kalıyor geriye.
Ve yine bir fıkra…
Ramazan adına, bayram adına, ne adına derseniz deyin, bugünlük bu kadar.
*
Bektaşi hazretleri, bir ramazan günü gezinirken, muhteşem bir köşkün yanından geçer.
Kapıda şatafatlı bir fayton durmakta. Tam o sırada köşkten sırmalı elbiseleri içinde bir adam çıkar, muhafızlar ve köşk çalışanları selama dururlar.
Adam lüks faytona binerken, Bektaşi meraklanır, muhafızlardan birinin yanına sokularak sorar:
“Hemşerim, arabaya binen padişah hazretleri miydi?”
Muhafız cevap verir:
“Hayır…” der. “O bizim efendimiz, beyimizdir. Yani padişahın kullarından biri…”
Bektaşi önce muhteşem arabaya, takiben muhteşem köşke ve sonra da sırmalı elbise içinde yola revan olan adama bakar, daha sonra ellerini semaya açarak;
“Ey yüce Allah’ım. Hikmetinden sual olunmaz ama bir şu padişahın kuluna bak, bir de senin şu kuluna…” diye yakarır.