banner1562

Sadece ambulansın sesleri değildi susan, kuşların sesi de çıkmaz oldu, enkaz altında kalanların ‘imdat, kurtarın beni’ çığlıkları da…

Neredeyse 2 hafta oldu, olacak. Dünyanın, Türkiye’nin dört bir yanından gelen kurtarma ekibi canla başla çalıştılar. Ambulansların sesi hiç dinmedi, yaralıları hastaneye taşıdı. Artık enkaz altında kalanlardan ses de gelmez oldu, ümitler kırıldı, tükendi, bitti.

*

Birkaç güne kadar mucizeler de yaşanıyor, enkaz altından canlar kurtarılıyordu. 10 ilden gelen haberlere bakılırsa, artık mucizelere de yer yok bu dünyada.

Ama kurtarılan her can, geleceğe bir ümit, bir fidan olarak yorumlanıyor, aileler seviniyor, çocuklar gülücük atarken, dünya bir kez daha yeniden inşa ediliyor.

*

Birkaç güne kadar dışarıdan gelen yardımlar da bitecek, kurtarma ekipleri de memleketlerine dönecek. Biz kaderimizle, acılarımızla baş başa kalacağız. Barınak sorunu olanlar, kalacak yeri olmayanlar, gidecek yeri bulunmayanlar çaresizliğin, ümitsizliğin girdabında boğuşacaklar iken, o servet ödediğimiz evlerimiz bizi kurtaramadı.

Ev hanımların en müstesna yeridir misafir odaları. Mobilyaların, diğer eşyaların en iyisi, en markalısı, en pahalısı bu oda için ayrılmıştır her daim. İçerisine girip oturmaktan alıkonulduğumuz, senede ancak birkaç kez misafirlerle oturmak zorunda kaldığımız misafir odaları da kurtarmadı bizi.

Markalı, pahalı kıyafetlerimiz üzerimizde pasağa dönüştü.

Banyo yapamaz olduk, saçlarımız papaza dönüştü.

Kirimizden kokar hale geldik, bilmeyenler de su yüzü görmediğimizi düşünecek.

Yeni modeli çıktığında değiştirmek için servet ödediğimiz telefonlar da kurtaramadı canımızı, sevdiklerimizi.

Arabalarımız mesela. Gözümüz gibi baktığımız arabalarımız. Bize bir şey olsa doktora gitmekten imtina ederiz de arabamızın herhangi bir yerinde ses çıksa, soluğu sanayi sitesinde alırken, arabamıza, telefonumuza, evimize verdiğimiz önemi, değeri kendi sağlığımıza vermedik hiçbir zaman. İhmalkâr davrandık.

*

Herkesin travma geçirdiği, psikolojisinin yerlerde süründüğü günlerde, insan sağlıklı düşünemiyor, mantık yürütemiyor iken, herkes birbirini suçlama derdinde, peşinde.

Neye yarar? Kime ne faydası var! İsyan etsen kadere, Allah’ın gücüne gidecek! Kader deyip çıkıyoruz işin içinden. Çünkü kişi kendi kaderini kendi tayin edemiyor.

*

Şehir darmadağın. Şehir merkezi yıkıldı, yerle bir. Her taraf kapalı. Paran var, bir şey alacak yer yok. Cebindeki, bankadaki paran bile ihtiyaçlarını görmene engel oldu bu süreçte.

Kent merkezinde temizlik sürüyor. Her taraf pislik içinde. Hijyen sorunu yaşanıyor. İnsanlarımız da kullandıklarını atıyor orta yere rastgele. Temizliğe dikkat eden yok, her şeyi belediyeden bekliyoruz. Lafa gelince ‘bu şehir bizim’ martavalını sıkmaktan geri kalmıyoruz. Caddeler, sokaklar çöp deposu iken DSİ ve diğer kurumların araçları ile enkaz temizlemesi sürüyor. Birkaç güne kadar enkaz kaldırma çalışmaları biter diye bekliyoruz. 

*

Bu süreçte sağlık önemli. Ne yazık ki Yörükselim Hastanesi hariç, diğer devlete ait ve özel hastaneler ciddi zarar gördü. En çok da diyaliz hastalarını düşündüm. Hamile kadınlar var, tedaviye muhtaç yaşlılar var. Allah yardımcıları olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

Hastalara fatura şişirmekten başka dertleri olmayan özel hastaneler, acaba yapılırken aynı ihtimamı gösterdiler mi?

Sağlık hizmetleri felç şahsım şehrinde.

*

Eğitim desen, o da hükümetin, devletin en ciddi meselesi. Okullar tatil olacak mı, olacaksa ne zaman eğitim-öğretime başlanacak, üniversiteler uzaktan kumanda ile mi sürdürecekler eğitimlerini, belli değil.

*

Bu arada seçimlerin iptal edilmesi gündemde. Muhalefet edilmesin, seçim zamanında yapılsın diye bastırıyor, Cumhurbaşkanı daha temkinli yaklaşıyor hadiseye. Haklı… şimdi sırası mı seçimin. Herkes canı ile cebelleşirken, acılar taze iken, yaraların sarılması gerekirken, şimdi seçim ne alaka!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol