Hafta içinde, bir arkadaşımız sosyal medya hesabında gerçekle alakası olmayan bir iddiada bulundu, MADO yönetim kurulu başkanı ve yardımcısı için çirkin bir iftira attı ortaya.
Topuklarından vuruldular!!!
Ha, bırak MADO sahiplerinin ayaklarına, topuklarına kurşun sıkılması, sıradan bir vatandaşa dahi yapılsa, haber değeri var mı, var!
Yeri, zamanı bellidir, isimleri mevcuttur, failler meydandadır, nihayetinde kolluk güçleri olaya el koyarlar, yakalanır ve adli mercilere teslim edilirler.
Bunun için MADO’nun sahipleri olmaya gerek yok!
*
Burada bu dünya markası firmanın reklamını, savunmasını yapmıyorum. Avukatları da değilim. Fakat o topuklara sıkıldığı iddia edilen kurşun, aslında şehrin kalbine sıkıldı.
Asparagas haberi sosyal medya mecrasında paylaşan kardeşime sesleniyorum; mesleğe 55 yılını vermiş bir ağabeyin olarak söylüyorum, MADO bir dünya markası. Şehrimizi, geleneğimizi, ürünlerimizi sadece yurt içinde değil, yurt dışında da tanıtmış, temsil etmiş, bir anlamda tanıtım elçisi olmuş firmaları küçük düşürmek, zan altında bırakmak, itibar suikastı ile kamuoyu gözünde iki paralık hale getirmek, kimseye yarar sağlamaz!
Çünkü şehirler markaları, firmaları ile vardır ve tanınırlar.
*
Dondurmanın başkenti Kahramanmaraş’ın tarhanasını, paçasını, dondurmasını sahiplenmek için komşular fırsat kollarken, bünyesinde onlarca, yüzlerce insan çalıştıran bu büyük markayı yargısız infazla linçe kalkışmak gazetecilikle alakası yok, sosyal medyacılık da değil, hiç olacak şey de değil.
Diyorum ya, sahiplerinin ayaklarına sıkıldığını iddia ettiğiniz kurşun, aslında şehrin kabine sıkılmıştır. Burada şehir yara almıştır, bünyesinde çalışan yüzlerce, binlerce insan kurşunların hedefi haline gelmiştir.
*
Bunun vebali var. Bakın, zaten bütün dünyanın, dost-düşman herkesin gözü üzerimizde. Adamlar fırsat kolluyorlar. Bari bizler kendi ayağımıza sıkmayalım, kendi bindiğimiz dalı kesmeyelim, kendi kuyumuzu kendimiz kazmayalım.
İnsanlar kadar markaların ve firmaların da bir ruhu, bir hikayesi var. Okumak, ders çıkartmak gerek. O ruhu incitmemek, şehrin ruhuna sahip çıkmaktır.
İnsanlar kadar markaların ve firmaların da bir onuru, bir haysiyeti, bir izzet-i nefsi var. Tavsiyem, kırma, dökme, itibarsızlaştırma, yaralama!
Herkes gibi, her canlı gibi, her marka ve firma gibi bu firmanın hataları, yanlışları olmuştur, olacaktır. Nihayetinde insan hepsi. Beşer şaşar misali. Biraz da bardağın dolu taraflarına bakmak lazım. Senin için, bizim için, çocuklarımız ve torunlarımız için bu firma sağlık ocağı yaptırdı, eğitim camiasına katkı anlamında okul yaptı ve milli eğitime devrettiler.
O fırtınalar yaratan bir pet şişe su tesislerini şehrimize kazandırdılar. Yüzlerce, binlerce insana aş ve iş verdiler.
*
Bak kardeşim, yine diyorum, bir vatandaşa sıkılan kurşun, yaralanmanın haber değeri vardır. Ama doğru ise, ama gerçek ise ama belgeli ise. Yoksa sırf hırs ve intikam duygusu ile sırf öfkeni yenemeyip içindekini nefreti dışarı vurma adına alakası olmayan paylaşımlarla marka ve firmaları linçe kalkışmak doğru bir hareket değil.
Belki sonra sen de pişman olmuşsundur.
Fakat son pişmanlık fayda sağlamıyor işte. Yine diyorum, burada firmaya değil, şehrin kalbine sıkılan bir kurşun var. Firma sahiplerinin, çocuklarının ve çalışanların üzüntüsü bundan. Firma kadar çalışanlar da yaralandı.
Vebal altında kalmak çok kötü bir şey. İnsanı rahatsız eder, huzursuz eder, vicdan muhasebesine yönlendirir. Ve gün gelir, o vebal seni tırmalar, rahatsız eder!
*
Bu gerçekle ilgisi olmayan asparagas paylaşımından ötürü kim, kimler sevindi bilemem de, kamuoyuna kulak verirsen, tepkiler çığ gibi.
Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi, ‘Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövmem!’
Sövme, hakaret etme, incitme, kırma, dökme!
Son sözüm, sevgili kardeşim, efendi insansın, saygılı kimsesin. Eyvallah! Bu tür haberleri (aslında haber değil ya, neyse) yaparken biraz daha marka ve firmalar kadar bireysel kişilik ve tüzel kişilik haklarına da saygılı olur, dikkatli davranırsak, sen ve ben değil, herkes kazanır. Yine diyorum, şehirler markaları ile vardır, ayakta kalırlar ve tanınırlar.
Hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş. Bu, firmanı kendi tasarrufu, kendi bileceği mesele. Haksızlık, hakaret, itibar suikastı ve mağduriyet karşısında herkes hakkını arar haklı olarak. Biz adalete, hukuka güveniyoruz da, hiç gerek yoktu böyle şeylere.
Mesleğe 55 yılını vermiş ağabeyin olarak söylüyorum; Biraz daha itidal, biraz daha gerçekçilik, biraz daha rasyonel gazetecilik, ya da sosyal medya.
Vebal var çünkü!