İmam Hatip Kahramanmaraş Başkanı Kemal Kavak abimle beraber başladı yolculuğumuz...
Eşim ve ben; 33 ve 34 no.lu koltuktayız. Ön koltukta Kemal abi...
Eşimde besmele programına, İmam Hatip kadın kolları başkanı olarak katılacak... Aynı zamanda İstanbul’da çocuklarımızı ziyarette planlarımız arasında... Dört çocukta İstanbul’da okuyorlar; Allah esirgesin...
Yolculuğun ilk saatlerinde uyku yoktu kimselerde...
Önümüzde tv kanalları çalışıyordu, görüntü var ses yoktu... Kulaklık için epey mücadele ettim... Ama başaramadım...
Muavin bey kulaklık yasaklandı abi dedi...
Sağlık bakanlığı yasaklamış...
Tabi bu bana ders oldu; bir daha ki seferde kulaklığımı almadan yola çıkmayacağım...
Aksu’nun normal bir otobüsünde yolculuk başlamıştı... Ben yolculukta asla uyuyamam...
Ama ön koltuktaki arkadaş yolculuk boyunca uyudu desem yeridir... Koltuğu arkaya doğru yatırdı... Tabi benim koltuk yatmıyordu; sebebi; arka koltukta kucak kucağa iki abi kardeş oturuyordu... Ayaklarını alttan uzatmışlar, benim ayakkabıları dürtüklüyorlardı...
Hem koltuğumu ileri itiyorlar, hem de ayaklarıma çalışıyorlardı... Tamamen hapsolmuştum iki koltuk arasında, kımıldayamıyordum...
Sabretmeye karar verdim, aklıma Kabe’de arkadan ayaklarıma basan hacılar geldi,
Kızmadım, sabrettim, arkama bile bakmadım... Bu arada ön koltukta solda oturan Kemal abim hiç uyumamıştı, saat 02:00’ye kadar... Ama sonra iyi uyudu... Yanındaki; benim önümdeki, sürekli uyuyan abinin omuzlarında uyudu da uyudu...Dinlenme tesisindeki molada da uyudu maşallah...
Bense ha bire gözlem yapıyordum... Sırt ağrılarıyla, ayaklarımın uyuşmasıyla, acılarla boğuşuyordum...
Bu arada sağ arkamda bir aile vardı; ana ve oğul; çocuk zihinsel engelliydi galiba...
Allah’ım o anneye öyle sabır vermişti ki,
Allah yardımcısı olsun annenin...
Yolculuk boyunca susmadı çocuk... Konuştu, konuştu... Ama anlayamadım bir kelimesini... Ama annesi anlıyordu her kelimesini...
Yanımdan bir elma ikram ettim, sonrasında su getirdim anneye...
Ve dua ettim bu aileye yolculuk boyu...
Dinlenme tesislerine gelince güzel ve temiz yerlerdi... Mescitleri bulmak zor değildi artık... En güzel yerlere yerleştirilmişti mescitler ve abdest alma yerleri... Eskiden ne günlerdi...yarım saatte mescidi bulmak...en kuytu yerlerde...
Bu arada sağda, önde bir aile... İki çocuk ve annesi... Anne hep çalıştı gece boyu... Çocuklar afacan; hiç durmuyor... Arada bir şaplaklar patlıyor otobüsün içinde... Ama çocuk sen misin demiyor; yaramazlık ve ağlama sesleri durmak bilmiyor...
Sağımda bir abinin koltuğu bozulmuş, arkaya yatıyor... Şoförü çağırdılar, söylediler... Şoförün cevabına sabaha kadar güldüm desem inanın...
“Koltuğu bozmuşlar, gitti 100 lira.” dedi...
Koyun can derdinde, kasap et derdinde...
Atasözü anlamını kazanmıştı bu gece...
Ve İstanbul gözüktü Ufuk’ta...
Nihayet gece bitmiş, sabahın ilk ışıklarıyla İstanbul’a adım atmıştık...
Ve bir gece tüm ibretli anılarıyla son bulmuştu...