2024-12-27 16:21:17

Ömür dediğin nedir ki?

Hülya Demir

27 Aralık 2024, 16:21

Hani şarkıda dediği gibi, ‘ömür bu, rüzgâr gibi, sel gibi akıp geçer!’  ya da ‘dalda bir kuru yaprak!’ ha düştü, ha düşecek. Her şey, herkes vaktini bekliyor!

Hafta içinde ‘Merhaba’ demiş, birkaç cümleden sonra buluşmak üzere bugünü işaret etmiştim. İşte Cuma da geldi çattı. Yazma meselesinde acemi olmasam da, okulda Türkçem ve edebiyatım iyiydi.

Ben kim miyim?

Okul dediysem Samsun Üniversitesi Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik (MYO) 2017 mezunu, aslen Göksun’lu olsam da senelerdir Kahramanmaraş’tayız.

Hayatın sıfır noktasındayım ve hayata dair farklı düşüncelerim, görüşlerim olsa da, kendi halinde bir bayanım. Öyle çok renkli hayatım yok, olmadı. Hevesli de değilim.

Gazete okumaz, sosyal medyada sadece instagram üzerinden cep telefonuna mahkûm olmuşken, hiç aklımda yoktu, beni de ‘yazar’ yaptı büyüğüm.

*

İlk kez bir gazetede, haber sitesinde yazı yazmanın ne kadar kolay veya zor olduğunu bilemeden, daha toyum ya, bakın, okuyun bakalım yazılarımı beğenecek misiniz, yoksa daha ilk cümlede bırakacak mısınız, merak ediyorum!

Dedim ya, toyum, denemeye, yazmaya çalışacak, gayret edeceğim. İnşallah mahcup olmam!

*

Baktım, sitede yalnız değilim. Sibel Kılıç ve Yadigar Erbay ablalarım var, benden tecrübeli isimler. Mehmet Fiskeci zaten bir duayen, bir marka, bir okul aynı zamanda. Kim bilir kaç gazeteci yetiştirdi bugüne kadar. Kaç gazete çıkarttı?

Onların yazısını okudum önce, dikkat ettiğim husus şu, her iki güzide insan yereli yazmışlar, çürüyen toplumsal değerleri dillerine doladıkları gibi, en çok da gazetelerin üç üncü sayfasındaki iğrenç, birbirinden kirli, toplumun kıyısında gezen haberlerin insan üzerindeki psikolojisini ifadeye çalışmışlar.

Sıra bende dedim, bismillah!

*

Depremden sonra birçok aileler gibi biz de konteynerde yaşıyoruz. Ne kadar zor olduğunu bir içinde yaşayan bilir, bir de biliyorsa büyüklerimiz. Oturmayana, yaşamayana ne anlatsak nafile!

Hele şu kar-kış gününde, buna da yaşamak denilirse ne âlâ! Çevremdekilerden duyuyorum, hayatın içinden, derinliklerinden gelmediğim iç in bilmiyorum, ne pislikler, ne iğrençlikler yaşanıyormuş, duyunca tüylerim diken diken oluyor.

Tam üçüncü sayfa haberleri dediklerinden.

Duyunca miden bulanıyor!

*

Bazen köyümü özlemiyor da değilim. Ama ailecek şehir hayatının mecburiyetine bağlamış kader bizi. Kader çizgisini aşamıyorsunuz. Yazan öyle emretmiş!

Neyse… Hayat zaten neyse’lerden, keşke’lerden ibaret olunca, kaderine teslim oluyorsun da ötesine geçemiyorsun işte. Aha yıl bitti bitiyor, ömür geçiyor, tükeniyor. Geçerken de bir şeyler alıp götürüyor bizden!

Mecburen face ve tivıtır’ı da ekledik telefonumuza. Gerekliymiş. Siz de okumayı seviyor, şehre dair hikâye dinlemek istiyorsanız, takip edin derim!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.