Asil bir destanın öyküsü yazılırken Ahır dağlarında, Maraş çetelerinin kartal pençeleri süzülüyordu işgalin üstüne. Çetindi Maraşlı için o günler. Cepkenlerin sırmalarına, oyalı mendillere bu kez kan damlamıştı. O kınalı ellerde nakış yerine kurtuluş mücadelesinin resmi işleniyordu gergeflerde.
Kundağındaki küçük Ökkeş'in elleri artık babasına uzanamıyordu, ersiz kalan taze gelinler ve edesiz kalan ahşap evlerden onurlu mücadelenin dumanı tütüyordu.
Sabretti, yılmadı Kahramanmaraşlı! Ama Maraş Kalesinde Ay Yıldızlı Bayrağını göremeyince, işte o Cuma Maraşlının sabrı zafere haykırdı. Edelere Ulu Camii yetmedi sabrın taştığı gibi. Dinine ve Bayrağına düşen bu kara gölge karşısında minberden gelen haykırış bir top gürlemesine dönüşmüştü.
Bayrak ve vatan için ölmeye hazırdı Kahramanmaraşlı ve öylede yaptı. Esaret altında Cuma namazı kılınamazdı. 21 Ocak 1920 Çarşamba günü başlayan direniş, 22 gün 22 gece süren Kahramanmaraş Kurtuluş Savaşı 12 Şubat 1920 günü sabah namazı sularında resmen sona erdi. Artık savaş bitmişti. Bütün Kahramanmaraşlılar ve civar köylerden gelen binlerce vatansever, sabahın erken saatlerinde şehrin merkezine toplanarak, sevinç gözyaşları içinde birbirlerine sarıldılar. Bu savaş kazanılmıştı. Kurtuluş Savaşında ilk destanı Kahramanmaraşlılar yazmıştır.
Bu ruhla çoluk çocuk, her Maraşlı bir Sütçü İmam ve Abdal Halil Ağa olur kurtuluş günlerinde. Kurtuluşun ayrıntılarına girmiyorum, çünkü herkes iyi bilir.
Eski kurtuluş bayramlarının ruhuna uzanıyorum: Çocukluğumuzda Kurtuluş bayramı gelmeden önce içimizde Şubat beyazlığındaki heyecanımız gittikçe artardı.
Çete elbiselerimizi önce ruhumuza giydirirdik ve bayramlarda daha manalı olurdu. Her mahalleden çete gurupları şehrin caddelerinde dolaşır, Abdal Halil Ağanın davulunun hiç susmayan sesi gümbür gümbür içimizi doldururdu.
Özellikle köylerde çete bayramının hazırlığı bir ay öncesinden başlardı. Şehir’e bir hafta öncesinden gelir, kimisi akrabasının yanında, kimisi otellerde kalırdı. Kurtuluşun coşkusu şehirlisiyle köylüsüyle birlikte kutlanırdı.
Geçenlerde gençlerle sohbet ettiğimizde, gençlerin içinde kurtuluşun ruhunu fazlasıyla hissetim. Ancak onlar biraz dertli; şunları söylüyorlardı ”bizler çete elbiselerimizi giyip, mahalleleri temsilen, davul zurna eşliğinde caddelerde bu ruhu yaşamak,yaşatmak istiyoruz, ama bize önderlik yapan yok abi” dediklerinde buruklaştım, bu işin resmi yönü artınca, acaba halkı unuttuk mu?
Kent meydanlarında billboardlarda halka duyurulmaya başlandı, hadi bu da güzel ama bu kentin tarihçileri nerede, onların isimlerini bu ilan panolarında göremiyoruz. Bu kentin yaşayan tarihçisine, yaşayan şairine ve kültür adamına sahip çıkmadığımız sürece, kurtuluş şenliklerinde yalnızlaşmaya gideriz. Geçmişte bu destanı yazan da Kahramanmaraş halkıdır.
Karlara bürünmüş Maraş ın üzerine İstiklal Madalyasının fotoğrafı düşerdi, ruhumuzdaki kahramanlığı okşarcasına. Damarlarımızda ılık bir memleket sevdası dolaşmaya başlar, bu bazen bir Maraş türküsü olur veya bir şiir olur yüreğimizden akıp gidercesine….
Şehitlerimizi rahmetle anarken, bu şiirimi de isimlerini sayamadığım kahramanlarımıza ve tüm Kahramanmaraş halkına ithaf ediyorum.
BAYRAKLAŞAN RUHLAR
Karanlık bir gecede
Hüzünlüydü ahşap evler
Esaretin zulmüne
Gözcüydü sisli pencereler
Sokaklarda işgalin
Kapkara gölgesi dolaşır
Seccade başında
Bir küçük el Allaha ulaşır
Uzun olukta Fransız peçeye
El atınca sütler bulandı
Düşmana ilk kurşunu
Sıkan yiğit Sütçü İmamdı
Yabancı bayrağın kendisi
Kara bulut gibi kalede
Ay yıldızlı Şanlı Bayrağım
Mahzunlaştı bir köşede
Ağaç beşikte uyuyan Ökkeş’im
Henüz daha bir yaşında
Top sesleri kirli bir emziğe
Bürünmüş Abara başında
Kadınlar doğum sancısı gibi
Yasinleşirken odalarda
Kahraman çetelerim bir muştuyla
Doğdular bir bir dağlarda
Kurtuluşun heyecanıyla
Rıdvan Hoca minberde
Çoğalan bir imanla saflar
Bayraklaştı Ulu Camide
Bir Cuma namazında
Maraşlım hürriyete koşuyordu
Düşman yenilip kaçmış
Kalede bayrağım dalgalanıyordu
Asil bir destanın Türküsü
Söylenir Ahır dağlarında
Bir allı turna havalanır
Haber götürür kanatlarında
Oniki Şubat’ta davullarla
Halaylar çekilir damlarda
Vatan namustur bizde
Bayramımız var meydanlarda