Kişi bilmediğine yabancıdır. Bilmediğimiz konularda ahkâm kestiğimiz zaman da çuvallar, sırıtırız. Yazdıklarımız, söylediklerimiz bize kurşun olarak geri döner. Bizde, içimizde bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya kalkışan çok olduğu için, (sakın yanlış anlaşılmasın, sadece gazeteci geçinenleri kast etmedim, bunun içinde siyasiler, kendini sivil toplum örgütünün akil insanı görenler de var) akil gözüyle baktığımız insanların ne kadar arızalı olduğunu fark etmekte gecikmiyor insan.
*
Adamın biri uçağa binmiş, oturmuş koltuğuna, havalanmasını beklerken kemerini de bağlamış, bağlamış ama beklemekten de sıkılmış. Uçak kalkmıyor bir türlü. Aynı sırada, ama pencere kenarında oturan yolcuya dönmüş; “Biliyor musun, bilimsel araştırmalara göre seyahat esnasında yanınızda oturanla sohbet ederseniz, vaktin nasıl geçtiğini bilemiyorsunuz. Seyahat süresi daha kısalıyor sanki.” demiş.
O sırada kitap okuyan, pencere kenarındaki yolcu kitabı kapatmış, kucağına koymuş, hangi mevzuda sohbet etmek istersin, diye sormuş.
Adam pişkin pişkin cevaplamış; “Hangisini desem, bilmem ki… Mesela nükleer enerji üzerine konuşabiliriz!”
Olabilir manasında başını sallamış pencere kenarındaki yolcu. Nükleer enerjiye takılmadan önce aklına takılan bir başka mevzuda soru sormak istemiş bizimkisine.
“At, inek, keçi, üçü de aynı otu yiyerek besleniyor ama biri kurutulmuş ot şeklinde, birisi sıvı şeklinde, biri de misket şeklinde dışkı atıyor dışarı. Sence neden?”
Sohbet etmek isteyen bizimkisi, bu zor soru karşısında hayli şaşırmış. Hiç beklememiş böyle bir soruyu. Kırk yıl düşünce cevap veremeyecek kadar çetrefilli…
İtiraf etmiş; “İnanın bilmiyorum, hiç de düşünmedim!” cevabını verince, pencere kenarındaki yolcu dayanamamış, “İyi de birader…” demiş, “Daha bir boktan anlamıyorsun, ne demeye nükleer enerji üzerine konuşmak, sohbet etmek istersin!”
*
Fıkra bu…
Ben bu meselelerden hiç anlamam. Hele hele boktan mevzulardan…
Anlayan varsa, vallahi ellerim patlayana kadar alkışlar, bir gecede ödül verilmesini bile sağlarım!
Eh, o kadar da kıyağımız olsun yani…