Hürriyet Gazetesinin Çukurova ilavesinde haberini okuyunca, inanın gururlandım, göğsüm kabardı. Kabardı ama, yine de kaygılandım, inşallah dedim bu mucit kardeşimiz, icadının ismini bir hayvana (böceğe) vermez)
Tabi işin esprisi bu.
Arkadaşımızı, sayın Doç.Dr.Hanifi Binici’yi kutluyorum.
Bilenler var, duymayanlar var, duyuralım o vakit, bu kardeşimiz, ayçiçeği sapından yangına karşı dirençli yalıtım malzemesi üretmiş.
*
İzin verin, sizi 35 sene öncesine götürmek istiyorum.
Yeni evli sayılırım, Maraş ormanlık bölge ya, ağacı çok ya, kim düşünmüş ise, bir sunta fabrikası kurmak istemişler. Şirket kurmuşlar, üye-ortak yapmışlar. Biz de düşündük, bu iyi bir yatırım şehrimiz için, işsizlik önlenecek, istihdam sağlanacak, Maraş bir yatırıma daha kavuşacak.
O vakitler bu kadar tekstil fabrikası nerede?
Tuttuk, iki bilezik satarak ortak olduk. İki hisse alarak, 5’erden on lira…
İyi para o zamanlar… Bir servet…
Umut fakirin ekmeği ya, sabrettik, bekledik. Kurucu arkadaşlar arsa aldılar Aksu’da, makine getirdiler. Yerini gördük de, makinenin üzeri kapalı olduğu için, ancak branda görebildik uzaktan. Altında gerçekten makine var mıydı, bilemedik. Zaten hepsi bir tane makine…
Düşündük, koskoca bir sunta fabrikası kuruyorsun, gele gele bir tek büyük makine geliyor. Hayret ettik ama, yapacak bir şey yok.
Gel zaman, git zaman… Umutlandık, kendimizle dalga geçtik, sağa sola hava attık, fabrikatör olduk, bir büyük tesise ortak olduk diye…
Bu hikâyeye girdim de, lafı uzatırsam, çok kişinin canı yanar, öfkemi, lanetimi üzerlerine zaten yağdırdım seneler boyu.
Durun! Kısa kesecem.
Baktık, ortada ne fabrika kalmış, ne makine…
Ali yemiş oyuna gitmiş, çoban yemiş koyuna gitmiş.
Bizim deyimle, akka tokka etmişler, sonunda fabrika ve bir kıçı kırık, senelerdir atıl durmuş makineden elimizi ayağımızı çektik, sadece 2 lira ile (günümüzün parası ile iki lira) üyelikten, ortaklıktan canımızı zor kurtarabildik. Birkaç sene önce…
Bir zamanlar ortağı olduğumuz fabrika arsası, şimdi büyük bir tekstil fabrika sahiplerinin. Ha, onlar da hayrını bayrını gördü mü, hayır! Çünkü, ağlayanın malı gülene hayretmedi.
İflas ettiler, battılar… Hem de kaç kez… Eeeee, Allah’ın sopası yok ki…
Yiyenlerin, cukkalayanların isimlerini versem, dudaklarınız uçuklar!
Yetim ve öksüzün, emeklinin, malını, hayallerini, parasını, umutlarını, geleceklerini yediler. İnşallah burunlarından gelir!
Zehir zıkkım olsun! Kefen parası yaparlar inşallah!
*
Bu kadar bedduadan sonra, hikâyeyi burada kesip, makarayı başa sarıyorum.
KSÜ Elbistan Meslek Yüksek Okulu Müdürü Doç.Dr.Hanifi Binici’nin buluşu harika. Strafor gibi petrol atıklarından yapılan yalıtım malzemelerine son verecek buluş için TÜBİTAK’a müracaat edeceğini belirten bu kardeşimiz, projenin desteklenmesi halinde seri üretim için önemli bir adım atılacağını söylemiş.
Burada, Elbistanlı olan sayın Mahir Ünal’a iş düşüyor.
Bu projeye sahip çıkmalı, peşine düşmeli, bu büyük ve ekonomiye büyük katkı sağlayacak buluş, haber ve iki satırlık köşe yazısı olarak kalmamalı.
Destek versin, arka çıksın!