Hayatta en adi şey, birine tezgâh kurmak, arkasından dolap çevirmek, alavere-dalavereyi meslek edindikleri için hayatta bir baltaya sap olamadıkları gibi, başkalarının iyi niyetlerini de suiistimal ederek bir şeylerden medet uman hokkabazlara, şaklabanlara, soytarılara, köçeklere…
Evet, bunlara diyeceklerim var!
Ha, adam arsız, adam yüzsüz, adam karaktersiz ise, ne söylesen boş!
Yüzüne tükürsen, fahişe desen, yağmur yağıyor sanır, “Allah bereket versin!” diye duaya çıkar!
Bu tür insanlar genellikle seçim zamanları çıkar ortaya.
Seni beni kandırırlar, tuzağa düşürürler, al tekke ver külah yaparak, şeytana bile pabucu ters giydirecek kadar kurnaz, hatta tilkileri bile kıskandıracak kadar cin fikirli adamlar aramızda cirit atıyorlar maalesef.
*
Yanınıza gelir, şirinlik muskası takar, “Falan senin için şöyle diyor, yediği halt bini geçti, bizi rezil rüsva edecek, bir araştır bakalım, bir yazı yaz, ipliğini pazara çıkaralım! Öyle ki, hileyi hurdayı işin içine katıyor, güya seçime girecek!” deyip arkadaşını gammazlar, aynı deliğe işediklerinden habersiz, bihaber, seni gaza getirir ki, sonra da mahkemeye versinler, birlikte…
Tazminat falan…
Sonra kıs-kıs gülmeler…
Sen de safsan, düşersin bu tuzağa. Ver Allahın verdiğine deyip, gider bir araştırma bile yaparsın, sonra da iki kelime döşendin miydi, o da avuçlarını ovuşturarak, “Tamam işte, bak tuzağa düştü av! Hadi, mahkemeye verelim, yalan köşe yazısı yapmaktan, iftira atmaktan…” yüzsüzlüğü ile yüzüne taktı maskeyi çıkartmadan seni köşeye sıkıştırmak isterler.
Yutarsan, yersen, gaza gelirsen, yandı gülüm keten helva!
*
Seçim zamanı ortaya çıkarlar dedim. Aslında seçim de bahane, onlar her zaman her yerde vardır. Melanetin, üçkâğıtçılığın, soytarılığın, iblisliğin Kahramanmaraş şubesi temsilcisi olduklarından onlardan her şey beklenir.
Bu türler çok aramızda.