Yorgun dediysem lafın gelişi. Bugün itibariyle yaşı 80’i aşmış, fakat hâlâ bu şehir için, hâlâ makine sektörü için, hala biber sektörü için elini taşın altına koymayı bırakın, koyduğu taşı elinin altından çıkartmayan şehir sevdalısı, üretim merkezinin ana kumandası Azmi Biçkes bugünkü sayfa, yazı, haber konuğum.
İhtiyar delikanlı desem alınacak, yorgun savaşçı desem, bakıyorum daha çok gencim diyene taş çıkartacak enerjisiyle dolu.
*
Neredeyse 35 senedir tanırım. Ankara Sincan’daki fabrikasına gitmişliğim, haber yapmışlığım varken, bu ismi ile müsemma azim dolu, enerji idolü makine mühendisi anlatmak, yazmak çok da kolay değil.
Evet, makine mühendisi. İngilizce ve Almanca bildiği gibi, Avrupa’da birçok ülkeyi gezmiş, özgün çalışmalar içinde olmuş, fakat makinaları yaparken, ne taklide yeltenmiş, ne çalıntıya heves etmiş. Tamamen kendi tasarımı, özgün eserleri ile dolu bir arkadaşımız, hemşehrimiz.
*
Sadece makine mühendisi olsa, sadece zirai aletler tasarımcısı olsa, sadece uzun süre çalıştığı MTA’da çok makine tasarımında eseri bulunsa, çok mühendis yetiştirse de, sadece teknik anlamda değil, sosyal anlamda da yaşama ve şehre katkılar sundu.
Ankara’da ikamet ettiği senelerde, (ki halen öyle) kendini sosyal işlere de adadı. Kahramanmaraş Eğitim ve Kültür Vakfının kurucuları arasında yer aldı, bir zamanlar bu hayır dolu vakfın başkanlığını da üstlendi, Vakfa ait Ümitköy’deki sosyal tesisin yapımında, gelişmesinde bütünüyle (maddi manevi) emeği olan insandı. Sheraton Oteli’nde her yıl düzenlenen 12 Şubat Kurtuluş Gecelerinde maddi manevi imkanlarını hemşehrileri için, şehrimizin tanıtımı için seferber etti.
Sosyal projeleri arasında Kahramanmaraşlı olup, ihtiyacı olana öğrencilere burs temin etti, Kahramanmaraş’tan gelen hemşehrilerinin eli, ayağı oldu, bir anlamda şehrin tanıtım elçisi unsuru haline geldi.
*
Sürekli başarı hikayeleri yazmak için çırpındı. Mesleği gereği, işi gereği, sosyal yönü gereği çok sayıda bakanlar, müsteşarlar, bakan yardımcıları ile dost oldu. Ülke sorunlarına vakıf birisi olarak, yüreği her zaman Kahramanmaraş için çarptı.
Paradan çok yüreğinde insan biriktirdi. Sanayici olması sebebiyle Ankara Ticaret Odasında görev aldı, ilk kez Oda adına dergi çıkartan isim olarak bilindi.
Bir dönemler bakanlık yapan Mehmet Yazar mühendisi, yani önce elamanı idi. Sonra aynı isim patronu, daha sonra da bakanı olmuştu. Çok insan yetiştirdi, çok kimseye emeği sindi. Makine kadar insan yetiştirme, mühendis üretme merkeziydi adeta.
Boş zamanı oldu mu bilmiyorum, çok aktif biriydi. Hayatı makine tasarımı yapmak, şehri tanıtmak, yüreğinde biriktirdiği insanlara yardım etmekle geçti.
Hayırsever biriydi.
*
Bütün bunları yaparken, sayısız dost edinir, çevresi halka halka genişlerken, hiçbir zaman siyaseti düşünmedi, aklına bile getirmedi. Hemşehrimiz Tevfik Paksu bakan iken kendisine müsteşarlık teklif etti, ‘Ben siyasetçi değil, müendisim!’ diyerek teklifi nazikçe geri çevirdi.
İçinden gelmedi siyasete girmek, siyasetle uğraşmak. Denemeyi dahi düşünmedi. Tüm zamanını, tüm enerjsini özgün makine tasarımlarına vermiş, şehrin tanınmış ürünü, sofralarımızın vazgeçilmezi kırmızı biberinin kalitesi, tanıtımı için bu kez de kanserojen içermeyen, yani alfatoksinsiz biber üretmeyi denedi ve başardı da.
*
Bitmedi. Çünkü Azmi Biçkes’i bir yazıda anlatmak mümkün değildi. Onu yazmak için tanımak, onunla yaşamak, onu bitmeyen enerjisi ile dinlemek, yaptıklarını anlatırken satır aralarına dikkat etmek gerekiyordu.
Önümüzdeki hafta devam edeceğiz.