‘Orman yangınları’ başlıklı yazım üzerine arayan, bilgi veren Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı, hemşehrimiz sayın Abdulkadir Polat bir de açıklama gönderdi. Hassasiyeti, nezaketi ve duyarlılığı için kendisine teşekkür ediyorum.
Okuyalım, yoruma sonra devam ederiz; “Mehmet Bey ormanlarımıza ve yeşile olan ilginize teşekkür ederim. Yazınızı okudum. Yanan ormanlık alanların yerlerine ne yapılacağına dair her yangının ardından kamuoyunda ve sosyal medyada bir takım spekülasyonlar hep olagelmiştir.
Bu göreve gelmeden önce ben de ‘acaba’ derdim. Ancak şuna müsterih olun ki Türkiye’de yanan ormanlık alanları ağaçlandırma dışında hiçbir amaç için kullanılamaz, hatta tarıma bile açılamaz.
Anayasanın 169. maddesinde bu hüküm açıkça zikredilmektedir. Kanunlarımız ve yönetmeliklerimizde de bunun nasıl yapılacağına dair kesin hükümler vardır, yangını müteakip yanan alanlar amenejman planları ve haritalarda işaretlenerek anayasal ve yasal çizginin korunması amacıyla muhafaza edilir ve bir yıl içerisinde ağaçlandırma çalışmaları başlar.
Bu durum yargısal denetime de açıktır. Bu işin özel takipçileri vardır dava açılır aksi bir durum varsa işlem iptal edilir. Sosyal medyada farklı konumlardaki otel resimleri farklı ormanlık alanların yerine yapılmış gibi paylaşımlar yapılıyor, bunlar doğru değildir, maniplasyondur, kaldı ki bir alanın farklı şekilde kullanılması için yanmasına da gerek yoktur, kanunların izin verdiği kullanım şekilleri vardır.
Ormanlık alanda rant peşinde koşan bir kişinin en son isteyeceği şey, oranın yanmasıdır, çünkü yandığında hiçbir şey yapılamıyor, bunu kendileri de bilir.
Varsa elinizde yangına uğramış ve başka amaçla kullanılan ormanlık alanlar lütfen bildirin! Selametle kalınız!”
Bu değerli bilgileri için kıymetli Bakan Yardımcımız, hemşehrimiz sevgili Abdulkadir Polat’a bir kere daha teşekkürlerimle.
Sayın hemşehrim, Anayasanın maddesine, kanunlara saygımız büyük ve eyvallah. Ancak yasalar, kanunlar delik deşik edilmişken, bu meselede herkes gerçeklerle yüzleşmek zorunda.
*
Şimdi, bize gelen eleştirilere, yorumlara göz atalım. İsim vermiyorum, çoğu takipçim, Kel Ali’nin bağına dönen Ahırdağı için kaygılarını belirtirken, birkaç takipçim de genelleme ile ormancıları zan altında bıraktığımı ifade etmişler.
Allah aşkına, gözlük takın da bakın, Ahırdağı’nda ağaç kaldı mı? Kese kese dağda yeşil görüntü tükendi, bitti. O ormanları geçmişte, yakın tarihte kim yaktı, kimler kesti o güzelim çam ağaçlarını, kendine bağ-bahçe kurdu.
Ha yakmışsın, ha kesmişsin, ne farkı var?
Bağ evlerinin hangi amaçla, niyetle ve üstelik de kaçak yapılarla, ruhsatsız halde izinsiz yapıldığını, yer edinildiğini bilmeyen yokken, yazımdan rahatsız olan, üzerine alınan varsa, gam değil.
Yahu bir araştırın, sonra beni eleştirin!
*
Depremden sonra şehirde, özellikle kırsalda kaçak yapılaşma tüm hızıyla sürdü, gidiyor. Dur diyen yok, zabıta veya kolluk kuvvetleri seyrediyor diyeceğim de diyemiyorum. Ama biliyorlar. Bildikleri halde önlem alamıyorlarsa, Allah da onları bildiği gibi yapsın! Borçlanarak, kredi çekerek, birikimlerini satarak kendilerine başlarını sokacak bir ev, bir sıcak yuva kurmak isteyenler varken, hazine malına çöken, kendilerine ruhsat almadan, izinsiz kaçak ev dikenleri nereye koyacaksınız!
Şehir elden gidiyor beyler! Maraş büyük köye dönüşmek üzere! Bu şehirden sorumlu olduğunu iddia eden, söyleyen sorumlu sorumsuzlar kulaklarının üzerine yatıyor olmalı ki, duymuyorlar, gözlerine bant çekilmiş olsa gerek görmüyorlar, yazılanlara da aldırmıyorlar.
*
Benim dikkat çekmek istediğim mesele, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde, tatil bölgelerinde, ranta açık ve müsait alanlardaki orman yangınları idi. Yakan, kesen kim varsa, PKK militanından daha beter şerefsizdir, alçaktır, vatan hainidir, devlet-millet düşmanıdır!
Yananların yerine ağaç dikildiğini zannettik senelerdir. Bakın sahillere, yerlerine rezidanslar, AVM’ler, lüks oteller, pansiyonlar, tatil köyleri nasıl çıktı mantar gibi meydana. Ben mi kestim, ben mi yaktım o güzelim ormanları, ben mi bitirdim ciğerlerimizi de başınızı kuma gömüyorsunuz?
Haydi diyelim Akdeniz, Ege ve Marmara bölgesinde ormanları yakanlar hain, alçak, şerefsiz, vatan hainidir de, ki öyleler, bizdekiler, yerliler çok mu masum, hepsi de Peygamber torunu mu?