banner1524
  

Mahalle bakkalı, mahallenin akil insanı idi. Herkes herşeyi ona danışır,  bilmediği adresi ondan öğrenir, birilerinin tarifi gerekse ona başvurur, kimin kızı istenecek, ya da kimin oğluna kız verilecekse, mahalle bakkalının fikri alınırdı. Oğlan düzgün biri miydi, içkisi-kumarı var mıydı, kızımızın hal ve gidişi nasıldı gibi soruların cevabı mahalle bakkalından sağlanırdı.

Ki onun söylediği sözün üstüne söz olmazdı. Bakkal ne derse o olurdu yani. Evet veya hayır çıktığında ağzından, kız ya alınır, oğlan ya verilirdi. Çoğu zaman da düğünlere çağrılır, baş köşeye oturtulurdu. 

Mahalle bakkalı halden anlardı. Dükkâna gelen kız veya erkek çocuklarının kimin çocukları olduğunu bilir, alış-veriş için geldiyse cebinde parası var mı yok mu, veresiye mi yazdıracak, anlardı.

Postacı dahi birisini bulamadığında birilerinin mektubunu tebligatını mahalle bakkalına teslim eder, mahalle sakinleri de bilirdi ki, kendilerine ait mektup veya herhangi bir emanet bakkala bırakılmıştır.

Emanete sahip çıkardı, güvenilir ve emin adamdı mahalle bakkalı.

*

Zamanla şehir büyüdü, bakkaldan alış-veriş kültürü yerini marketlere bırakınca, mahalle bakkalının eski hükmü, gücü de kalmadı açıkçası. Bir de, insanlar artık doğdukları mahallede oturmadıklarından, yaşamlarını kaybetmediklerinden zamanla mahalle bakkalını da unuttular.

Büyük marketlerin ve alış-veriş merkezlerinin artması üzerine, eskiden yapacak işi gücü olmayınca bakkal dükkanı açmayı deneyen insanlar, eskisi kadar müşteri bulamaz oldular. Aldıkları sebze-meyve veya başka ürünler elinde kalıyor, mecburen eve götürüyordu.

Marketlerden alışveriş yapmak, hayatımızın, mutfak kültürümüzün bir parçası olunca, insanlar bakkalın yolunu da unuttular. Belki onlar da haklıydı, zaman içinde ve gelişen dünyada, alınacak ürün sayısı da artınca, bunların bazılarını ve çoğunu bakkalda bulabilmek mümkün olamayınca, insanlar alış-veriş için yönünü markete çevirdiler.

Çünkü aradıklarının tümü ve daha fazlası marketlerde vardı.

*

Lakin ve ancak…

Bakkaldan alış-veriş yapmanın bir tadı, tuzu, kıymeti ve mutlu bir havası vardı. Alış-veriş yapılırken bakkal ile sohbet edilir, kimin cenazesi var, kimin düğünü olacak, kim hasta, kime gidilecek, herşey bakkaldan öğrenilirdi.

Bakkal amca mahallenin seyyar ve çok satan gazetecisi gibiydi. Herşeyi bilir, duyardı.

İnsanların, mahalle sakinlerinin ondan öğreneceği çok şey olurdu.

Marketler soğuk, marketler silik. Herşey var mı içinde, var. Ama ruh yok.

*

Geçmişte de vardı Bakkallar Bayiler ve Şekerciler Odası. Ancak sadece tabelası vardı, kendi yoktu, ruhu yoktu, etkinliği hiç olmamıştı.

Ruhsuz bir Oda’ydı. Ne zamanki ‘Yoğurtçu Şeref’ namıyla bildiğimiz Şeref Özsoy kardeşimiz bu Oda’nın başkanı oldu, Oda bir kişilik ve kimlik kazandı. Önceleri ruhu yoktu, kişiliği yoktu, kimlikten yoksundu. Bir dizi etkinlikler, Oda adına, esnaf adına, meslektaşları adına olumlu şeylere imzasını attı. Esnaf camiasında marka haline gelen, kentin en güçlü sivil toplum kuruluşlarından olan, 45 bin esnafın babası, büyüğü, abisi Birlik Başkanı Ahmet Kuybu yönetimine de girince, meslektaşlarının itibarını, güvenini kazandı, Oda’nın itibarını korumak adına da başarılı bir performans gösterdi.

Bırakın onu bunu, daha düne kadar kıyada köşede, sığınmacı olarak yaşamını ve varlığını sürdüren Oda’ya müstakil, kendine ait yer aldı. Oda’ya saygınlık kazandırdı her şeyden önce.

O bakımdan, sizlere, okurlarıma bakkaldan alış-verişi tavsiye ederken, Başkanımız sayın Şeref Özsoy’u beğeniyor, tebrik ediyor, başarılar diliyorum.

Yazımı,  sevgili başkanım Özsoy’un beğendiğim bir sözü ile bitirmek istiyorum. ‘Bakkalsız mahalle, annesiz aile gibidir!’

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527