banner1524

Elbette ki insanların özgürlük tarifleri, çıkarttıkları anlam f         arklı. Herkes aynı takımı  tutamıyor, herkes aynı partiye oy vermiyor. Düşünceler, inançlar, kültürler farklı olunca, olaylara ve kişilere bakış açısı, yorumlar da haliyle farklılık gösteriyor.

Siz birine övgüler yağdırırsınız, öteki ona gıcıktır, gıcık olduğu için de sizin bir takım maddi işbirliği içinde olduğunuza vehmederek, “Parayla satılmış, yandaş bu!” noktasına kadar getirdiği yetmiyormuş gibi, aksu zuhur ettiğinde, özgür iradenizle yazdıklarınızdan kırk mana çıkartmaya kadar uzatır işi.

Bizde, yani Kahramanmaraş’ta köşe yazarı diyebileceğim çok arkadaşımız var. Kimisi yazdıklarının hakkını verirken, kimileri de yazmış olabilmek için çalakalem giderler. Ne yazdıklarından bir şey anlarsınız, ne anlatmak istediği meramından, hele hele içinde ifade bozukluğu ve imla dediğimiz yazım kuralları da katledilmiş ise, kaldır çöpe at!

O bakımdan, herkesin yazısı okunmuyor. Biz okumasak da, okumaya değer bulmasak da, o kendini bir sitede, gazetede köşe yazarı sanıyor, annesine öyle söylüyor.

*

Bizim üzerimizde baskı var mı, yani biz özgür yazabiliyor muyuz, basın özgürlüğü Demokles’in klıcı gibi üzerimizde geziniyor, tepiniyor mu?

Gelin biraz bu sorunun cevabını bulalım.

Köşe yazarları, üzerinden süren ve onların köşelerini kaybetmesine odaklanan basın özgürlüğü tartışmaları, konunun hassasiyetini anlatmaktan uzakmış gibi geliyor.

Sizi ya da bir arkadaşınız yazıyor, muhatap ya mahalleliniz, ya asker arkadaşınız, ya komşunuz çıkıyor, ya da bir dostunuzun yakını… “Abi ayıp oldu valla, bula abula bizim enişteyi mi buldun yazacak!” kıvamında sitemler, kahırlar.

Yazıyı siteden kaldırmak cesaret ve etik değil de, şayet sitem ve kahır biraz da tehdit kokuyorsa, ister sizin olsun, ister siteniz yazarlarından birinin, kaldırıveriyorsunuz.

Etik kuralları dilinize sakız etseniz, kabadayılığa toz kondurmasanız bile, korkuyorsunuz…

*

Esas itibariyle köşe yazarı dediğiniz, analiz yapar. Yıllarca bu mesleğe hizmet eden v ebeli birikime sahip olduğu varsayılan insanlara gazetelerde, sitelerde köşeler teslim edilir. Ya da meraklıdır, yeteneklidir, tecrübeye falan bakılmaz, al, babanın malı gibi kullan derler.

Ancak site veya gazete sahibi, o teslim edilen köşenin sahibini, bir iki yazıda falso verdi, ya da sıkıntı yarattı diye, yolları ayırmak zorunda kalır. “Buraya kadar ede, kusura bakma, senin yüzünden ekmeğimden olamam!” yaşam kaygısını ve eve ekmek götürememe endişesine sığınarak yapar bunu.

Lakin lafa gelince; etik kurallara toz kondurmaz!

*

Hükümetlere muhalif duruş sergileyen köşe yazarlarının, gazetelerin imha edilmek, saf dışı bırakılmak istercesine devre dışı bırakılmaları, söz konusu köşe yazarının topluma kendi görüşlerini aktarma konusunda bir zafiyete yükler mi, tabi ki hayır.

Yandaş deseler bile…

Herkes kendi fikrini, düşüncesini özgürce söylemedikten, yazamadıktan sonra, içine tükür öyle köşe yazarlığının.

Asıl tartışılması gereken mesele, yazı işleri veya ismi önemsenmeyen gazeteci arkadaşlarımızın, kendilerine uyguladığı otosansür veya üzerindeki baskı…

Mahalle baskısı dediğimiz şey işte. Ya da gazetelerin, sitelerin genel yayın politikalarına uygun haber yapma zorunluluğu içine sokulması…

Saklamaya gerek yok; ilan-reklâm ve abone kaybetme korkusu içinde yaşanılan bu ortamda, siz hangi basın özgürlüğünden söz ediyor, hangi tarafsızlığı savunuyorsunuz?

 

NOT: bu yazının devamı olacak…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527