Ya da temsilcileri, bazılarına ise elamanları… Artık hangisi kolayına geliyorsa, daha düne kadar basını hatırlamayan, basın hakkında sağda solda ileri geri konuşanlar, baktık da, partilerin aday adayı başvurularında basın mensuplarına sempatik görünmekten geri kalmıyorlar.
Arada gaz da verirler; “Siz bizim elimiz, gözümüz, kulağımızsınız!”
Sanki gazeteci sakatatçı.
Basın ile içli-dışlı olmamış, gidip bir çayını dahi içmemiş, yerel basın hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmamış çapulcular, basını neredeyse yere göğe sığdıramayacaklar bu sıralar.
Eee, âlemin de delisi biziz ya!
*
Gazeteci arkadaşlarımın maşallah var. Haklarını teslim etmek gerek, hangi aday adayı başvuru için mesaj çekse, ya da partiden bilgi sızsa, koşturuyorlar.
Lakin siyasetçiler çapsız, siyasetçiler, ya da şöyle isimlendirelim, yerel yönetime talip olanlar, reklâmları billboardlara verirken, haberlerini beleşine gazetecilere yüklüyorlar akılları sıra.
Ama aday adaylıkları sırasında, evrakları teslim ederken, konuşurken, “medyamızın güzide billboardları…” demiyorlar, diyemiyorlar.
Çünkü diyecek yüzleri yok.
*
Günlerdir kafanız şişti, biliyorum.
Başınız döndü aday adaylarının gel-gitlerinden.
Açıklamalarından, çektiğiniz resimlerden.
Bir fıkra ile işi tatlıya bağlayalım da, maraza çıkmasın!
*
Kuyumcuya giren kadın, “Şu nikâh yüzüğünü kesip, bana bir çift küpe yapar mısınız” demiş.
Kuyumcu yüzüğü eline alıp bakmış ki, yüzüğün üstünde ‘seni seviyorum’ yazılı.
Kuyumcu; “hanımefendi, neden bu yüzüğü kestirmek istiyorsunuz. Belli ki bir hatırası var” demiş.
Kadın da; “Bu benim nikâh yüzüğüm, kocamdan ayrıldım, şimdi küpe istiyorum. ‘seni’ kelimesi küpenin bir tanesinde, ‘seviyorum’ kelimesi de diğerinde olsun”
Kuyumcu şaşkın, yine sormadan edememiş; “Neden böyle yapıyorsunuz?”
Kadında cevap hazır; “İleride böyle cümlelerin bir kulağımdan girip, diğerinden çıkacağını unutmamam için…”