O gün, Önsen’de, belediye başkanı, Onikişubat ilçe belediye başkan aday adayı Alaaddin Devlet Ülger’in batı köyleri muhtar ve mahalle muhtarları ile hayata geçirdiği istişare toplantısında tanıdım eski adı Araplı, yeni adıyla Selimiye Köyü Muhtarı sevgili Ali Çetinkaya ile tanıştık.
Kendisi ilkokul mezunuyum dedi, iyi ki ilkokul mezunu imiş, maazallah bir de üniversite bitirmiş olsaymış, herhalde bugün muhtarlıktan çok daha ileri bir koltuk, makam sahibi olurmuş.
Kendi ifadesi ile 20 yıllık muhtar. Ama ne muhtar! Allah her köye, her mahalleye böyle muhtar nasip etsin!
Onu tanıdıkça, o konuştukça daha da çok sevdim Ali Çetinkaya’yı…
O gün hayli köy ve mahalle muhtarı vardı ama sesi en çok çıkan, her cümlesi isyan ve sitem kokan bir tek O vardı.
*
Bir muhtar yerel yönetimin tepesindeki insanlardan ne bekler!
Ne beklediklerine gelmeden önce, sevgili Ülger muhtarları kahraman olarak özetlerken, onurlandırırken, onların yerel yöneticilerin en büyük yardımcıları ilan ederken aslında bir hakkı teslim ediyordu.
Sanki belediye başkan yardımcısıdır muhtarlar bize göre.
Bilene tabi…
*
Çetinkaya, özellikle büyükşehir belediye başkanına öfkeliydi. 20 yıllık bir muhtar, nasıl olurdu da yerel yönetimin tepesindeki insandan şikâyetçi olabilirdi?
Bunu düşündük ve sebebini sorduk, bakın ne cevap verdi; “Biz bu yörede AK Partiye yüzde 90 oranında oy vermiş insanlarız. 2 ay kadar önce, yılan hikâyesine dönen ve bir türlü bitirilemeyen gurup yolumuza destek için görüşme dileğiyle randevu istedik. O gündür bu gündür, birkaç kez randevu talebimizi yenilememize rağmen, bizi kabul etmedi. Oysa valimizden randevu istediğimizde, görüşme talebimizi ilettiğimizde, aynı gün müsait olmayabiliyor, ama ertesi günü veya birkaç gün sonra görüşme imkânımız olurken, Başkan Mustafa Poyraz’ın bizi adam yerine koymaması gücümüze gidiyor.”
*
Bu sözler acı sözler.
Bu iddia yenilir yutulur gibi değil.
Belki randevu istenildiğinden haberi bile olmaya bilir.
Bir iletişim kopukluğu da diyebilirsiniz buna. Lakin adı ne olursa olsun, bir köy muhtarının gurup yolu için destek istemesi en doğal hakkı iken, (her ne kadar direkt belediyeyi ilgilendirmese de, il genel meclisinden yeterli ve hakkı olan desteği alamadığı için, denize düşen yılana sarılır misali. Bir umut…) randevu verilmemesi acaba kimin suçu, kimin günahı?
Başkan Poyraz’ın mı, özel kalem müdürünün mü?
O bunları söylerken, diğer muhtarlar da onaylıyorlar. Daha fazlasını söylüyorlar, ancak Ali Çetinkaya’nın bir sözü var ki, yenilir yutulur gibi değil; “Beni kabul etmeyeni, beni adam yerine koymayanı ben de kabul etmem, adam yerine koymam!”
Ağır ama, gerçek…
*
O’na, bir yanlışlık, bir iletişim kopukluğu olduğunu, yoksa Başkan Poyraz’ın herkese olduğu gibi, muhtarlara da randevu verebileceğini, verdiğini, bir yanlış anlama sonucu önyargılı olabileceğini söyledimse de, Çetinkaya inat etti, ısrar etti.
Ben de söyleyecek söz bulamadım!
Sizin söyleyecek sözünüz varsa, buyurun, meydan sizin!