Her sene olduğu gibi, yine kurtuluş bayramı olağan yerinde kutlandı. Diğerleri gibi. Kaç kez yazdık, kaç kez dilimize doladık, dilimizde tüy bitti, ancak etkili ve yetkili kimseler tınmadı, aldırmadı, işkenceye, çileye rağmen bayramı caddeleri, sokakları ve bulvarları kapatarak, sürücülere ve vatandaşlara eziyeti marifet saydılar.
Ondan da vazgeçtik. Okulları tatil etmediler, öğrencileri bayram ruhundan mahrum bıraktılar.
Sürücüler özellikle cambazlık yaptılar, belli bir yaştan sonra araba sürmeyi öğrendiler. Bu kadar caddeleri, sokakları ve bulvarları trafiğe kapatmak yerine, stada alsaydınız, ya da KAFUM’ta tertip etseydiniz.
Vatandaşa çile çektirmek, işkence çektirmek hoşunuza mı gidiyor!
Yine de kurtuluş bayramınız kutlu olsun!
*
Temel, arkadaşı Dursun’u ziyarete gider. O’nu biraz düşünceli, sıkıntılı, biraz da üzgün görünce dayanamaz, sorar:
“Hayrola, Karadeniz’de gemilerin mi battı yahu? Ne bu surat, neden gerginsin böyle?”
Dursun daha da dertlenir:
”Sorma arkadaşım. Nasıl anlatsam, bilmem ki…”
Temel ısrar eder:
“Anlat, anlat! Demek bir şeye canın sıkıldı, bir şeye üzüldün ha, anlat da rahatla kardeşim!” der.
Dursun, düşünceli ve üzgün h alini devam ettirerek, “Evet, canım çok sıkıldı birader…” diye cevap verir. “Nasıl canım sıkılmasın ki, karım üç gün önce köşe başındaki bakkaldan gazete almak için çıktı, gidiş o gidiş. Bir daha da geri dönmedi. Sen olsan sıkılmaz mısın, düşünmez misin?”
Temel arkadaşına hak verir;
“Doğru söylüyorsun arkadaşım. Senin yerinde ben olsam değil sıkılmak, yeminle söylüyorum patlardım valla. Üç gün gazetesiz kalmak ne demek!”
*
Bugün Bayram. Düşmanı bu şehirden def edişimizin 95. yıldönümünü kutluyoruz. 95 yıl önce destan yazan istiklal madalyalı şehrin insanlarını8n bayramını kutluyorum.