Bugün bir arkadaşımın yorumuyla karşılaştım; kolumdaki bilekliğin Tesbih tanesinin kaç tane olduğunu sordu, 24 tane olduğunu görünce; keşke 33 tane olsaydı diye yorumladı…
Ben de bu diyalogdan yola çıkarak, bu yorumdan esinlenerek bu yazıyı kaleme aldım…
Allah’ı zikretmek ve onun yüceliğini hatırlamak için sayılara veya Tesbih tanelerine ihtiyacımız yok ki…
Allah’a kulluk yapmak için, Allah’ın emirlerini uygulamak için, mekânlara ve zamanlara ihtiyacımızın olmadığı gibi, sayılara ve şekillere de ihtiyacımız yoktur…
Her mekânda ve her zamanda Allah’a kulluk yapmak, Allah’a itaat etmek ve Allah’ın hükümlerini yaşamak ve de yaşatmak, Müslüman olmamızın bir gereğidir…
*
Müslümanlığı şekillerle, sayılarla sınırlandırmayalım,
Müslümanlık, gönül ve kalp işidir…
Müslümanlığı günlere ve zamanlara hapsetmeyelim,
Müslümanlık, her an Allah’ı görüyormuş gibi kulluk yapmanın adıdır…
Biz Allah’ı göremiyorsak da Allah bizi görüyordur…
Bu İhsan bilinciyle biz Allah’a iman ettik…
Mübarek gece olduğu zaman, içki âlemlerini terk edenler, günah işlemeye ara verenler, diğer günlerin sahibinin de Allah olduğunu unutmasınlar…
Bütün günlerin sahibi Allah’tır…
Her şeyi bilen ve gören Allah’tır…
*
Sabahtan akşama kadar Allah Allah diyerek dudak ucuyla dua edene kadar, bir kerecik kalpten Allah demek daha faydalıdır ve daha makbuldür…
Hissederek, titreyerek ve de hulusu kalp ile Allah demek önemlidir…
Allah’a ulaşan, bizim sözlerimizin güzelliği ve şekilcilik değil, aksine inanarak ve samimiyetle yaptığımız ameller ve davranışlardır…
Şunu asla unutmayalım; bütün ameller ve ibadetlerin kabul olma şartı; inanarak ve bilincinde olarak yaptığımız ihlaslı davranışımızdan ibarettir
Nitekim, birçok ayeti kerimelerde ve hadisi şeriflerde kalplerimize dikkat etmemiz gerektiği ifade edilmiş ve gösteriş olarak veya gelişi güzel olarak yapılan amellerin reddedildiği çok sert bir şekilde ifade edilmiştir…
*
"Kurbanların etleri ve kanları değil, sadece takvanız Allah katına ulaşır" (Hacc süresi )
Kurban, insanı Allah'a yaklaştıran, nefsi terbiye etmeye yönelik bir ibadettir. Bitmek tükenmek bilmeyen nefsani arzular, insanı Allah'tan uzaklaştırır. İnsanın bu duyguları kendi kontrolüne alması gerekir…
Cüneyd-i Bağdadi, kurban kesme mahallinde, nefsinin bütün arzularını kurban etmeyen kimsenin, kurban kesmiş sayılmayacağını belirtmiştir…
“Doğu da Allah’ındır, batı da. Nereye dönerseniz Allah’ın zâtı oradadır. Şüphesiz Allah (zât ve sıfatlarında) sınırsızdır, her şeyi bilmektedir.” (Bakara:115)
*
Görüldüğü gibi şekilden ziyade, Allah (C.C), niyetlerimize ve gönüllerimize değer veriyor ve tüm ibadetlerde ilk şartın niyet ve kalp olduğu görülmektedir…
İşin asliyetini kaybedenler, işin siluetiyle meşgul olmaya başlıyorlar ve bunu hayat felsefesi, hatta bunu zamanla, dinin asliyeti gibi görmeye başlıyorlar…
Cenazelerin arkasından okunan Kuran’ın ayetlerinin anlamını bile açıklamadan, Fatiha’lar okunuyor…
Kuran-ı Kerim’in anlamından habersiz bir nesil yetişiyor, Din alimlerimiz de bu konuda duyarsız ve bilinçsiz davranmaya devam ediyorlar…
Son günlerde, cenazelerin arkasından Yasin’i şerifler okunacağına, peygamberimizin sözleri anlatılacağına, mahalle hocalarımız, uzun hava kasideleri ve ilahileri okumayı meslek ediniyorlar…
Şuursuz bir nesil yetişmesi için alkış çalmaya devam ediliyor ve bilinçsiz bir İslam anlayışını yaygınlaştırıyorlar…
Bu duruma sebep olanlar, ahirette sadece Allah’a hesap vereceklerdir…
*
Güzel sesleriyle, milletin uyumasına sebep olanlar ve din adına sadece ceplerini düşünenler, İslamın hükümlerini bu topluma anlatmayanlar, İslami hakikatleri gizleyenler, hem bu dünyada zelil olacaklar, Hem de kıyamet günü, en şiddetli azaba uğrayacaklardır…
Ramazanın son gününde, böyle bir yazıyı yazmak nasip oldu…
Ramazanın sonunda, yeniden bir muhasebe ve tefekkür yaparak Ramazan bayramına kavuşalım inşallah…
Şimdiden Ramazan Bayramınız mübarek olsun…
Bu Ramazan Bayramı yeniden dirilişimize ve günahlarımızdan arınmamıza vesile olsun…
Selam ve dua ile kalınız…