Bugün Dünya Kadınlar günü. Herkes bir şeyler yazıyor, içinden geçenleri paylaşıyor. Biz mesela, Kahramanmaraşlılar.
Merhum Senem Ayşe’yi unutabilir miyiz, unutturmamalıyız da. Kurtuluş harbinde, evini barkını ihmal edip, milis kuvvetlerimizin yanında yer alan, bir ana gibi, bir bacı gibi onlarla birlikte Ermenilere, Fransızlara başkaldıran o mübarek kadın Senem Ayşe…
Yeni nesil bilmez belki.
*
Benim şehrim zor, benim ülkem zor. Her tarafı düşmanlarla çevrili. Baksanıza Amerika denen şarlatana, Cumhurbaşkanımız için ‘stop Erdoğan!’ demiş. Yani buraya kadar, artık gidicisin anlamında pankartlar, led ışıklarla donatmışlar Amerika’yı. Ve bütün Türkiye, tüm Kahramanmaraş ayağa kalktı, Cumhurbaşkanına destek verdi.
Sen kimsin dingil benim ülkeme karışacak, iç işlerine müdahale edecek, Cumhurbaşkanıma ‘buraya kadar, stop!’ diyecek kadar ileri giden, hadsizleşen köpek sürüsü…
Birinin vadesi dolduysa, gidecekse, bizde buna milli irade karar verir, senin gibi dangalaklar değil.
Neyse… Cumhurbaşkanımıza yapılan çirkin saldırıya, ayıba ve çirkefliğe karşı kendimi tutamadım. Bu mesele sadece AK Partinin değil, sayın Cumhurbaşkanımızın değil, milli mesele. Kimse bize dil uzatamaz, hele hele sayın Erdoğan’a asla. Keserler adamın dilini…
*
Kadınlar diyorduk. Bu ülkede, bu şehirde kadın olmak zor. Adı var mı yok mu, bugün bile tartışılır hale gelinmiş iken, kadın olmak çok daha zor iken ülkemde son bir yıldır dünya genelinde devam eden global corona virüs hastalığından dolayı meydana gelen pandemi nedeniyle, şimdi daha da zor pek çok kadın evde kaldığı için daha çok şiddete uğruyor. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk kadınlara seçme seçilme hakkı, laik ve çağdaş bir özgürlük neredeyse tüm dünyadan önce vermesine rağmen biz hala çok gerilerdeyiz. Kadına şiddet her geçen gün artmakta ve kadınlarımız haklarını savunamamakta.
O kadınlarımız ki; kırda papatya, gergefte nakış olanlar, dilde türkü, adına şiir yazılanlar, yarına umut olanlar, okulda öğretmen, hastanede yaramıza merhem olanlar. Halayda zılgıt, kavgada kıvılcım olanlar. Yolda yoldaş, evde ana olanlar kadınlar, kadınlarımız hayatımızın tam ortasında olanlarımız.
*
Yaşlı dünya erkek ise güneş olan kadınlarımız. Analarımız, bacılarımız, kızlarımız. Hayatımızı ışıtan, can veren kan veren, el veren yön veren güneşlerimiz…
Bugün, yani 8 Mart’ta öylesine, zoraki bir güncük bir gülcük ve yarım gülücük hatırlanan, gelecek 8 Mart’a kadar unutulan can yoldaşlarımız, yıldızlarımız, kadınlar. Kadınlarımız…
Ve dünya yaşamla buluştuğundan beri süregelen var olan en etkileyici ve dilimizde yanık bir türkü olan kadınlarımız.
Hatırlayın, tarih okuduysanız, unutmadıysanız, yıllar evvel, doksan küsur yıl önce Balkanlar’da, Çanakkale’de, 1. Dünya savaşında kağnı arabalarında, sırtlarınızda var ettiğiniz, hayat verdiğiniz, el bebek gül bebek evlatlarınız yerine vatanınıza ninniler söylediğiniz, üzerine titrediğiniz bugün, al bayrak dalgalanıyorsa en zirvede o da kadınlarımızın eseri.
Mücadele kadını güçlendirir, güçlü kadın dünyayı özgürleştirir.
Kadınlarımız, hayatımızın en önemli parçasıdır.
*
Kadınların eğitimde, sağlıkta, siyasette ve karar mekanizmalarında yapıcı bir özne olmak yerine ikincilleştirildiğine, medya ve reklam dünyasında istismar edildiğine, kültürel, siyasal, ekonomik ve ideolojik nedenlerden dolayı ayrımcılığa uğramaması ve dışlanmaması gerekir.
Tüm bu ayrımcılıklara ve kadın hakları ihlallerine 'dur' demek hepimizin vazifesi, hepimizin ortak sorumluluğu olmalıdır
Toplumların gelişmesinde, yeni nesillerin yetiştirilmesinde rol oynayan, hayatın her aşamasında üretirken fark yaratarak 'Kadın eli değmeli.' dedirten kadınlarımızın gününü kutlarken minnettarlığımızı dile getirmeyi unutmamalıyız. Kadın ya da erkek, yaşamın ortakları olarak bizler ülkemiz ve geleceğimiz için hep birlikte çalışmaktayız.
Bu ülkede, kadının adı olmadığı gibi, ne yazık ki işi de yok!
*
Nokta koyacak olursam, başta eşim, kızlarım, yakınlarım, komşularım olmak üzere, tüm kadınların (bir kişi hariç, siyasetçi) günü kutlu olsun! Rabbim onların tırnaklarına zarar getirmesin, ömürlerini uzun eylesin, sağlıklı kılsın!