Valla aslında bu soruyu köpeğe sormak lazımdı ama o ısrar ve inatla köpekleşmeyi kendine huy edindiğinden olsa gerek, bir türlü cevap vermekte zorlanıyor.
Bazen yanı başımızda, bazen üst katımızda, bazen karşı avluda gündelik havlama rutini beş-on saati bulan köpekler, biz insanları bile zorlayan modern yaşamın boğucu ve dar atmosferinin rutinleri haline geldi.
Üstelik de havlamak için yeri ve zamanı konusunda sınır tanımayan bu köpeklerin, neden bunca huysuz oldukları da merak konusu olmadı değil.
Bilemiyorsun, köpek işte. İllaki yapacak köpekliğini…
Köpeklerin genellikle, bir tehlike sezinlediğinde, yabancıyla karşılaştığında, koruma ve saldırı amaçlı havladıkları yaygın bilinen bir gerçek iken, yine de havladığında, ‘ne oluyor, bir şey mi var?’ diye kaygı ve merak içinde kalmıyor değiliz.
*
Özel bir bakım veya himaye altında olmayan sokak hayvanlarının huzursuzluğu bile insanları tedirgin ediyor. Ancak kendini hayvan sever addeden ve kolaylıkla hayvan sahibi olabilen insanlar için, sabahlara kadar inleyen (ya da uluyan) bu yaratıklar nedense bir anlam ifade etmiyorlar.
Toplumda itibarları da yok.
Köpek ulumaları pek hayra alamet görülmez.
Hayret etmiyor değilim, mutsuz olan ‘sahiplenilmiş’ hayvanlar, ancak bu olağandışı durum, tuhaf bir şekilde, çoğumuzca gazete sütununda yazılacak, şekvacı (şikayetçi) olunacak, ya da sorgulanacak bir şey gibi görülmüyor.
*
Aslında lafı uzatmak da istemiyorum. Ki yazacak çok konu var, bu meselede son sözü söyleyecek olursak, eskilerin bir sözü var, ‘nasipsiz köpek, kurbanda aç kalır’
Sanırım bu atasözünün güncelleştirmenin zamanı geldi. Günümüz deyimiyle; ‘talihsiz köpek, cahil bakıcının elinde kalır’ demek en kestirme yol olsa gerek!