Yaşa ki neler göresin! Siyaseti sevseniz de, nefret de etseniz, size, bize dayatılan isimleri sineye çekmek zorundayız. Bu yerel yöneticiler için de geçerli. Seçiyorsun, oy veriyorsun, sonra da seçtiğine, oy verdiğine düşman kesiliyorsun!
Kimbilir, bu yaşa kadar kaç cumhurbaşkanı, kaç başbakan, kaç bakan gördünüz. Kimini tanıdınız, kimiyle oturup halvet ettiniz, röportaj da yapmış olabilirsiniz, bazılarıyla da yakın ilişki kurup, samimiyet deryasında balıklama yüzdünüz!
Kimini sevdiniz, kimine mesafe koydunuz, kimini bağrınıza bastınız, kiminden uzak durdunuz. Ama tanıdınız az çok, isteyerek veya sevmeden de olsa, fakat makama saygınızdan ötürü seviyormuş gibi de yapmış olabilirsiniz.
*
Sistemin işlemesi için hükümetlerin bakanları olur. Bu hükümetlerin politikasına göre değişkenlik arz eder. Bazı bakanlıklar birleştirilir, bazıları ikiye bölünür, sayısı artar, bazıları oturduğu koltuğu hak eder, sevilir ve sayılır, bazılarını da görmek istemek bir tarafa, adını dahi anmaktan imtina edersiniz.
Bakanlar hükümeti, iktidarı, başbakanı temsil eder. Günümüzde de Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’ı. Milletvekillerinin üstünde makam olup, yardımcıları, danışmanları vardır. O yardımcıları, o danışmanları bakanların yükünü alır, hafifletir, hizmetlerin, kurumsal iletişimin işleyişi ve koordinasyonu noktasında aracı olurlar, işleri düşerse vatandaşın derdine derman olurlar.
Yüzünü dahi görmek istemediğiniz isimler de çıkmadı mı hayatınızda, mutlaka olmuştur, olacaktır da.
*
Bu şehir, biz, sen, ben o, onlar… Ne bakanlar gördük. Son birkaç dönemi (yaşı 40’ı geçmişlerin hatırlaması adına) yazıyorum, Prof. Dr. Mehmet Sağlam YÖK Başkanlığından sonra Milli Eğitim Bakanı olduğunda sevinmiştik. Çünkü sayın Sağlam döneminde 148 eğitim projesi hayata geçmiş, eğitim camiası soluk almıştı. İz ve eser bırakan insandı.
Ali Doğan başkaydı tabi. Hartlap’ın bağrından çıkmış, koyu Beşiktaşlılığı ile bilinen, kısa süreli de olsa (9 ay) Devlet Bakanlığı yapmış hatırı sayılır devlet adamıydı. Projeleri, yatırımları takip etmiş, hayata geçmesi için tüm ağırlığını koymuştu. Şimdi rahatsız olduğunu duyduk. Geçmiş olsun! Dileriz tez zamanda sağlığına kavuşur.
Mahir Ünal. Kültür ve Turizm Bakanlığı yaptı. Bir ekoldü, markaydı, Elbistanlı’ydı, çok da eleştiri aldı. Egosu yüksek dediler, kimseyi konuşturmaz, kimseyi dinlemez, kimsenin yarasına merhem olmaz dediler. Oysa Mahir Ünal öyle söylendiği kadar acımasız, duygusuz değildi. Espriyi sever, tuttuğunu koparırdı. En çok ilçesine olsa da hizmet noktasında iz ve eser bırakan biriydi. Onun bakanlığı da kısa sürdü. İz ve eser bırakmaya zaman bulamadıysa da, şehrimizi temsil anlamında şimdi dahi aranan siyasetçi diye adlandırılıyor.
Hizmetini soruyorsanız, Göksun tünellerin mimarı kim dersiniz?
Hakkını vermek gerek, şehrimizde hayat bulan birçok projede takibi, imzası vardı.
*
Ve Prof. Dr. Vahit Kirişçi. Tarım, Orman ve Hayvancılık bakanlığı kısa sürse de (nedense bizim bakanlarımızın ömrü hep uzun olmadı) tarımın gelişmesi, devlet tarım politikası adı altında yerli üretim için çaba, yurtdışında bazı ülkelerde tarım için emek harcadı. Başarılı oldu, olamadı ayrı mesele, ama çaba içinde kaldı. Son birkaç senedir siyaseten şehrin abi’si olma adına beklentileri karşılıksız bıraktı.
Her fırsatta ‘Adanalıyım!’ dese de fakat Allah var saygılı, beyefendi insan. Yetmez ama evet diyerek sürdürecek olursak, Kirişçi bakanlık yaptığı süre zarfında halka inemedi, iz ve eser bırakma noktasında zayıf kaldı. (Fakat havaalanına takılan ILS cihazı için verdiği mücadele için teşekkür borçluyuz.
O kadar da nankör olmamak lazım. Fakat ve en önemlisi de beklenen abi’liği gösteremedi.
*
Biz, duyan, hisseden, nizahtan çok izaha muhtaç sorunların gündeme gelmesi adına dinleyen, yaraya merhem olan, vatandaşı dinlemekten kaçınan değil, halka rağmen siyasetin yapılmayacağını bilen, halkın beklentilerine karşılık verecek kadar halktan kopmayan, başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, tüm ilçe belediye başkanları ile parti ayrımı yapmadan uyum içinde çalışabilecek, istişare ve diyalog kurabilecek, destek olmak varken köstek olmayı kendine meslek ve şiar edinen, Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’ın yönetim biçimini özümsemiş tavırlar ve inançla kendini hizmetten alıkoymayan bakanlar istiyoruz.
Ne demişti sayın Erdoğan geçmişte, ‘Sizin bakanınız benim!’ Allah var etsin! Nokta!
*
Özetleyecek olursam; adının önünde unvan olarak ‘bakan’ yazanlar bizim mahalleden, bizim takımdan, bizim partiden uzak olsun!
Gönüllerin bakanı olmak varken, etikete sığınanları zaten yok hükmünde saydık ve onlar için yerel basına zayi ilanı verdik!