Neyse… Aslanla boğa birlikte meyhaneye gitmişler, içmeye başlamışlar. Boğa tam çakırkeyif olmuş, eğlenmeye yeni başlamışken, aslan;
“Haydi boğa kardeş, benim gitmem lazım!” demiş ve kalkmaya yeltenmiş. Bunun üzerine boğa sormuş; “Acelen ne dostum, daha yeni keyfimiz yerine geldi” deyince aslan;
“Yok, yok… Evde hanım bekler şimdi, geç kalmayayım.” der.
Boğa sırıtır, dalga geçer gibi; “Vaaay be… Koskoca ormanlar kralı, böyle kılıbık ha! Hiç ummazdım senden. Bir de ormanlar kralı olacaksın!”
Aslan kendinden emin, “Kusura bakma, bizi evde bekleyen seninki gibi bir inek değil, koskoca bir aslan!”
*
Nasrettin Hoca, Kayserililer, Erzurumlular ve Karadeniz fıkraları meşhur. İnsanlar, sevdikleri bir fıkrayı, yanındakilere göre şırınga ederler ya da Karadeniz halkına mal ederken, hele bir de çok fıkra biliyorsa, övünür durur. Bir Laz fıkrası da bizden.
Temel akşam saatlerinde, televizyonun başında haberleri izlerken, telefonu acı acı çalar. Telefona bakan karısı Fadime’dir. Kısa bir görüşme olur, Fadime telefonu kapatır ve Temel’e seslenir.
“Cemal’in karısı ölmüş, seni cenazeye çağırıyor!”
Temel üzgün bir ifadeyle: “Bu sefer gitmem!” diye ayak diretir.
Karısı; “Olur mu Temel, o senin en iyi arkadaşın. Gitsen iyi olur” der.
Temel biraz düşünür, sonra da şunları söyler; “Tamam en iyi arkadaşım da, Cemal üçüncü kez karısının cenazesine çağırıyor Fadime. Ben onu bir kez olsun davet edemedim, ne yüzle giderim yanına!”