banner1524
  

Bilirsiniz, ulusal yazılara çok yer vermem. Ama haberleri izlerken tepem attı, dur dedim, şu Avrupa Parlamentosuna bir fırça da ben kayayım. Anlaşılan Cumhurbaşkanımızın sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın fırçası yetmedi, bir de benden yesinler de görsünler dünyanın kaç bucak olduğunu dedim, döşendim yazıyı… Buyurun…

Siz de duydunuz, okudunuz, dinlediniz, her neyse… Zaten bekleniyordu, Avrupa Parlamentosu'ndan müzakereleri dondurma kararı çıktı. Dedim, “Ulan dingiller, biz zaten dondurmanın başkentiyiz. Müzakereleri dondursanız ne yazar, dondurmasanız ne yazar. Gelin Kahramanmaraş’a, ben sizi öyle bir dondururum ki, feleğiniz şaşar!”

*

 Yani "Biz" dediler, "Terörün arkasındayız." "Sizin karşınızdayız!" Bitmedi.  "Sizlere pusu kurmaktan, üzerinize teröristleri salmaktan büyük keyif alacağız!"

Aman iyi, alın Yahudi ve Ermeni çocukları…

Bir de bilgiçlik taslıyorlar ki, zorumuza giden o. Aklımızla dalga geçer gibi; "15 Temmuz'u kimin yaptığını bilmiyoruz!" Aklından zoru olanlara bile sorsanız bilir! Siyah bir aynaya baksa bile gerçekleri görebilir.

 Ama bazılarına gerçekleri söylemesi gerektiği zamanlarda bir titreme gelir. Kötü yola düşmüş raporların sebebi de bellidir.  Bir politikacının "düşmanlığını" bu denli açık ettiği başka bir gerçek olabilir mi?

*

İtin dostluğu olur mu, olmaz işte.

Avrupa Parlamentosu kendi yanlışlarını dondurmadı.  Ateşleyecek o kadar çok silahı varken, ihanet replikleriyle siyasetini sürdürecektir.

Batının görevi, canlı bombaların arkasında duracak.

Karakterinde var;  teröristlerle görüşmelerini sıklaştırırken, darbe girişiminin faillerini korumaya devam edecek. Bütün dertleri Ortadoğu coğrafyasındaki petrol yatakları ya, kansızlık sondajlarından petrol çıkaracak. Kıçımın ağızları, kendilerince Türkiye'yi dışlamanın keyfini çıkaracaktır. Eşşek beyni yemiş bunlar.

*

Beyin dedim de aklıma geldi… Neyse… Ben bir fıkra anlatayım da günün ve hafta sonunun tadını ve keyfini çıkartın.

Zengin bir işadamı, ölümle pençeleşmektedir. Doktora gider ve şikâyetini söyler. Doktor muayene eder ve;  "Ancak beyin nakli sizin hayatınızı kurtarabilir." İşadamı hayata göz kırparken, doktor meselenin maddi boyutunu da açıklar. Ve ekler;  "Bu zor olduğu kadar, çok da pahalı bir ameliyattır."

Zengin işadamı;  "Paranın bir önemi yok, yeter ki beni tedavi edin!" diye cevap verir.

 "Bana bir beyin bulabilecek misiniz?" Beklediği cevabı alan doktor, "Elimde size verebileceğim üç beyin var" der ve beyinlerin özellikleriyle, fiyat listesini sıralamaya başlar.

"Bu beyin bir üniversite profesörüne ait. Ama fiyatı 100 milyar."

"İstemem" diye çıkışır hasta işadamı.

 "Yeteri kadar param var, çalışmak bana göre değil. Peki ya ikinci beyin?" Doktor vitrindeki ikinci beyni sunar. "Bu beyin bir bilgisayar uzmanına ait.  Bunun fiyatı size 70 milyara olur." Hasta yine burun kıvırır.

Doktor son beyni tanıtır.

 "Üçüncü beyin Avrupa'nın üst düzey politikacılarından birine ait ama fiyatı 250 milyar!" Hasta adam şaşırır. "Bir politikacının beyni neden bu kadar pahalı olabilir ki?" Doktor gülümseyerek şu cevabı verir;

 "Pahalıdır beyefendi. Çünkü bu zamana kadar doğru dürüst hiç çalışmadı."

*

Fıkra işte. Ne diyelim, Allah bizi beyinsizlerin şerrinden muhafaza buyursun! 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527