İster dış kapı, ister iç kapı fark etmez, aha size kapı gibi soru? Hadi, verin bakalım cevabını.
Tabi herkes tuttuğu takıma, oy verdiği partiye, ya da adamım dediği kişiye göre cevaplar farklı olacak kuşkusuz. Çünkü herkesin kafasında bir isim var. Fakat işin garibi şu, hepsi de aynı takımdan, aynı sandığa oy atanlardan geliyor.
Örnek veriyorum, Ökkeş olursa büyükşehir belediye başkanı, benim işimi yapacak, oğlumu-kızımı, gelinimi-damadımı işe alacak!
Atıyorum, Temel ya da Dursun olursa belediye meclis üyeliğim garanti, iş kovalarım, nereden yol geçecek, neresi imar görecek öğrenir, ranta çevirir, müteahhitlerle işbirliği yaparım!
Şu adı Kalender olsa da kalenderlikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, iyimserlik ve duyarlılık yoksunu olursa, valla işim zor. Adam kapıdan içeri bile sokmaz, hasbelkader girsem de çay bile ısmarlamaz, bir işimi de görmez, azarlar, kapının önüne koyar! Haa, zaten ondan belediye başkanı da olmaz. Bilmez ki bu işleri. Mızmızın, uyuşuğun, korkağın, ödleğin teki.
Konuşmasını da bilmez, iki kelam et desen, üçüncüyü yanındakinden, komşudan ödünç ister.
Heç geraa yok!
*
Biz bizi yönetecek dürüst, ilkeli, ama yetenekli, ama bu şehri ihya ve inşa edecek, hayatı normalleştirecek, bizim yaşamımızı kolaylaştırmak başkan değil, kendimize yontacak adam arıyoruz!
Şehir çok da umurumuzda değil!!!
Mahalli seçim, yerel yönetim. Bizi partiler değil, partilerin genel başkanları değil, seçilecek adamlar yönetecek. Partiye değil, adama oy vereceğiz.
Vereceğiz de kime verelim!
Şehri yönetmekse meseleniz, belediyeyi borçla aldıysanız, bankalardan kredi de vermiyorlarsa, şu spor adamlarını dolandıran kadına gidin, kadında dolar, yüro gani. Gidin, isteyin, gerçi siz isterken elinizdekinden de olmayın derim!
Çünkü kadın dolar ve yüro aşığı. Alıyor, vermiyor. Çağırıyor, gidiyorlar, istiyor, veriyorlar. O ne veriyor karşılığında, işte o belli değil. Baktık, haberlerde gördük, bir kâğıt parçası. Aldım, verdim, tamam.
Tam da Maliye ve Hazine Bakanı olacak kadın. Para bulma konusunda uzman valla! Helal olsun! Öyle Arap ülkelerine gitmesine de gerek yok. Haber edersin, gönderirler, gönderiyorlar. Makbuz yok, dekont yok. İşin en garibi, en ilginci bankanın kendinden haberi yok! Oh ne ala memleket!
Ne demiş atalar, enayiler olmazsa açıkgözler acından ölür!
Kör tuttuğunu derler ya, biri bizi öpüyor ama gözümüzden mi, yanağımızdan mı, dudağımızdan mı, kestiremedim gitti… İnce işler bunlar!
Neyse, konuyu dağıtmayalım, sadede gelelim.
Temayül de bitti. Milletin gazını da aldılar, eh, muhalif partilerde daha tık yok, bazı ilçelerde önseçime gidilecekmiş. Vakit kalmadı, ne zaman gideceksin, nereye gideceksin, açıklama yok! Akşam oldu, hava karardı bak!
Sessizliğini korurken siyasi arena, İYİ Parti sabun gibi erimeye devam ediyor. Yaprak dökümü sürüyor her gün. Reşat Nuri Güntekin’in ünlü romanı, televizyon dizisi YAPRAK DÖKÜMÜ yeniden çekilse, dizi haline gelse başrol oyuncusu herhalde ablamız olur!
İktidar partisi, yani AK PARTİ tüm ciddiyeti, tüm önemine binaen asılmış, tutarlı siyaset güzergâhında hızla ilerliyor.
*
Bir türlü siyaseti öğrenemeyen, öğrenmeye çalıştığında da vaktin geç olduğunu, havanın karardığının farkına varan, ama dürüstlüğü konusunda üzerine toz konduramadığımız Başkan sayın Hayrettin Güngör’e tepki var mı, var.
Dibine kadar hem de. Ama karşı karşıya geldiklerinde, yana yana durduklarında, bakıyorsun arkasından demediğini bırakmayan cibilliyetsizler, samimiyet yoksunlara, bir yağlama, bir yıkama servisi elamanı sanki.
Ha, aday gösterilsin, yârin sandığa gider seve seve de oy verirler. Bundan müsterih olun! Dürüst ve bu şehirde en masum kişidir sayın Güngör,
*
Geçiyorum… Hepsi de tanıdık isimler. Yaşını başını almış, siyaseten doyuma ulaşmış, partinin ve kurumların çeşitli kademelerinde görev almış, fakat mental yorgunluk sahipleri sahayı, meydanı gençlere bıraksın diyorum.
Ahmet olsun mesela… Genç, enerjik, emeği var, alın teri akıttı. Tecrübe sahibi de üstelik. Kariyerine bak, zengin. Halkta, tabanda karşılığı var en azından.
Taşkın ve önüne geleni alıp götüren Dicle olsun, sessiz ve kimseye zarar vermeden, berrak haliyle durgun akan Fırat olsun, Fatih olsun, Sultan olsun, Mehmet olsun örneğin. (Ben değil tabi) Hasan olsun, Hüseyin olsun! Kadir olsun, Kıymet bilen olsun, mümkünse bir de bayan belediye başkanımız olsun!
Abdullah olsun! A kalite adam. Sağlam, güvenilir, dürüst. Kimin kızından çirkin! Toplumda karşılık desen, onay vermeyen çıkmaz!
Ökkeş de iyi çocuk, fena değil. Gökhan niye olmasın mesela! O da genç, üstelik geçmişte de aday adayı olmuştu. Heyecanlı arkadaşımız.
Anası babası hayatta olsun, fakat bu şehri yönetmeye talip ise, kendini bu şehirden sorumlu ve yetkili buluyorsa yetim de olmasın, öksüz de olmasın!
Kırlangıcı Yemen’den soracaksın!
*
Ne, kim ya da kimler kaldı geriye?
Hacı Murat olsun, Reno olsun, Şavrole olsun, Serce olsun, cücük olsun, Mercedes olsun, Hunday olsun, Skoda-Volsvogen olsun, Kadillak olsun, Şahin-Doğan olsun, kim, hangisi olursa olsun da, hızlı gitsin, vitesi artırsın, çıtayı yükseltsin, yolun hakkını versin!
Olacaksa da, zaten çok da isteyen, aman aman, canım canım destekleyen yok da, istiap haddini doldurmuş, son kullanma tarihi geçmiş, modeli eskimiş, bırakın rampayı, düz yolda bile tekleyen-yalpalayan modeller olmasın lütfen!
Çünkü bu şehrin bir gün dahi kaybetmeye tahammülü yok!
Okey mi?
NOT: İstek üzerine, yarınki yazım, ‘Kör tuttuğunu ne yapar!’