Gümüşe boya vurulmayacağına, altın da pas tutmayacağına göre, okuduğunuzda hiçbir şey anlamayacağınız bu yazıyı okumayın daha iyi. Karman çorman bir yazı olacak, peşin söyleyeyim de maraza çıkmasın!

Nereden baksanız saçmalık, delilik bu satırlar. Bu yazıda sizi biraz çapraz ateşe tutacağım. Sağdan soru, soldan soru, arkadan önden soru derken, ne cevap vereceğinizi şaşıracak, belki de kafayı yiyeceksiniz!

‘Sorgu odasında mıyız!’ mı dediniz, nasıl anlarsanız öyle işte!

*

Biri yaramazlık yaptığında, söz dinlemediğinde, özellikle küçükler için büyüklerin dilinden düşürmediği laftır ‘çarşı iti’

Ne küfre benzer, ne hakarete, ne kahıra, ne siteme. Sadece, içinde espri de olan bir küçük uyarıdır bana göre. Özellikle çocuklara atfedilen.

Çarşı itleri evcil değildir, önüne gelene havlar, ısırır, kuduz ise ölümüne bile sebep olabilir. Onlara günümüzde sokak köpekleri diyoruz. Onlara kıymayın, yaşamaları için tedbirleri alın, çünkü onlar da canlı, onları da Allaha yarattı. Rabbimin yarattığını sevin, ama size köpeklik eden 2 ayaklıları unutmayın!

Sadık, evine bağlı 4 ayaklılara kurban olsunlar! Çünkü onlar sahiplerini ısırmazlar.

*

Toplumda, özellikle bizde çok kullanılan bir söz var, ‘ite baklava haram!’ Mesele şu; köpek tatlı yemez, sevmez. Yerse kudurur, tehlikeli olur.

Peki, itin dostluğu olur mu? Cevap veriyorum; Cinsine ve sahibine bağlı desem, yeterli mi? Vereceğin yala bağlı en çok da…

Tamam da, ‘itle, deli ile ne işin var?’ diye sorduğunuzda size verilecek cevabım şu olur!

Nizaha (kavga, gürültü, şamata) değil, mizaha da hiç değil, tamamen izaha muhtaç bir soruydu çünkü aklınızdan geçen!

*

Şimdi okuyacağınız bu satırların yukarıdaki yorumlarla alakası yok, kimse öküz altında buzağı aramasın! Espri deyin, geçin!

Dedim ya, sizi çapraz ateşe tutacağım. Sağdan soldan, önden arkadan, kısmetinizde ne varsa artık!

Birkaç gün önce, Pazarcık’ta gerçekleşen 5,1 şiddetindeki deprem, gece kıyafeti ile çarşıda-pazarda ve AVM’lerde gezenleri frenleyemedi. Karısını teşhir edercesine çoluk çocuk sahibi, eşşek kadar adamların eşlerinin yatak odası kıyafetleri ile dolaşmasından rahatsız olmayan sözde erkeklere diyecek kelime bulamıyorum. Diyeceksiniz ki sana ne herkesin kılığından kıyafetinden. Herkes özgür. İstediğini yer, istediğini giyer, derdi seni mi gerdi?

Bak, bunda haklısınız.

Demek son deprem bir şey ifade etmemiş. Bir mesaj vermemiş, bir uyarı sayılmamış.

Ev ve işyeri sahiplerinde Allah korkusu merhamet bitmişti, tükenmişti, belki kırıntısı kalmıştır diye düşündük, son depremde onlar da gitmiş, yok olmuş!

Kiralar ateş pahası, piyasa yangın yeri, deprem aklımızı almış, yaşamak, ayakta durmak mucizelere kalmış, sen, ben daha akıllanmak için başka depremler mi beklemeliyiz?

*

Şehirde, özellikle merkezde rezerv alanı ilan edilmeyen yer kalmadı. Şimdi Kıbrıs Meydanı ve civarındaki işyerleri sancılı bekleyiş içinde. Siyasiler engelleme ve işyerleri terki için ileri tarih önerse de, çarşıya-pazara ve esnafın arasına girmekten imtina eden siyasilerin dertlere deva olacağına inanan kalmadı.

Umut veremedikleri gibi, güven de vermiyorlar!

*

Dulkadiroğlu, depremden en çok etkilenen ilçemiz. Özellikle Doğukent, Kayabaşı, Kuyucak, Divanlı, Sakarya, Pınarbaşı ve daha birçok mahallemiz bugün için dahi enkaz yığını.

Kış kapıya dayandı. Yağmurlar başladı başlayacak. Asbest sorunu yaşanırsa, enkazlar yerli yerinde durursa, rüzgârlı havalarda uçuşan tozlar, suya karışan insan kanı, metal artıkları ciddi sağlık sorunları yaratabilir.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum bugün-yarın yine şehrimize gelecekmiş. Sayın Bakan, hoş geldin, beş gittin de, şu rezerv alanı içinde konutu olanlara ne vaad ediyorsunuz. Parasını mı vereceksiniz, yoksa başka bir yerlerde ev mi tahsis edeceksiniz!

Bir de, Trabzon Bulvarı üzerine yapılan işyerleri yolun en az bir metre altında. Kot dedikleri şey, burada geçerli akçe değil. Soran sorgulayan, açıklama yapan da yok! Herkes mel mel birbirine bakıyor!

Sonra, dükkanlar 35 metrekare. Ancak telefoncu dükkânı olurlar. Trabzon Bulvarını telefoncu dükkanları ile mi doldurmayı düşünüyorsunuz. Büyük marketler, mağazalar 35 metrekarelik alana nasıl sığacaklar!

Trabzon Bulvarı üzerinde konutu, işyeri olanları bu meselede nasıl ikna edecek, nereye konuşlandıracak, nasıl gönüllerini alacaksınız?   

*

Bu şehirde sağlık hâlâ en ciddi, en temel sorun!

Necip Fazıl Şehir Hastanesinin akıbetini bilen, bir açıklama yapan da yok! Yıkılacak mı, güçlendirilecek mi, belli değil. Birine, birilerine peşkeş çekme adına yıkacaksanız yazık edersiniz. Yıkmak kolay, yapmak zor. O bina sağlam. Kimin aklına uyup da yıkmaya yelteneceksiniz, kimin aklıyla hareket edip sağlık kurumlarına ihtiyaç ve aç olduğumuz dönemlerde hastaneyi yıkacaksınız, bunun bir mantığını açıklayacak babayiğit var mı?

Sağlıktan devam edelim. Bize gelen onlarca şikayet üzerine yazıyorum; Yörük Selim Hastanesinde temizlik aramayın. Bina zaten şehrin yükünü taşıyor yetersizliği her geçen gün kendini gösteriyor. İçerisi de, dışarısı da kirli, pis. Her taraf çöp atıklar dolu. Tuvaletlere giriyorsun, klozetler hakeza kırık, kirli, temiz insan kirli çıkar. Erkeklerin de, kadınlarında tuvaletleri aynı. Pislik içindeler.

Hemen karşıdaki Fizik Tedavi’ye gidiyorsunuz, karşılaştığınız manzaranın Yörük Selim’den farkı yok! Yetkililer, sorumlu sorumsuzlar ne işe yarıyorlar? Doktor vekilimiz var, gidip de bir gün gezdi mi, sağlık sorunlarını dile getirdi mi, şikayetleri dinleyip Meclise taşıdı mı?

Deli dedim, ne yazacağımı beklediniz. Şöyle deyim, mahallenin delisi benim, bazen seni, ötekini, birini, birilerini pas geçerim, güler geçerim, aldırmam da, pas geçsem de yas tutmam ve unutmam. Parayla değil ya!

Gümüşe de boya vuramayacağıma göre, ne diyorsam o!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol