banner1524

Söylediklerine uyuz olduğunuz insanlar vardır. Çok konuşan, çok bilmişlik taslayan, buna ukalalığı da ekleyince çekilmeyen, tahammül edilemeyen uyuz insanlar…

Öyleleri de var ki, çokbilmiş olduğunu üstüne basa basa size isbatlamak istemek değildir amacı beli ama hayatınıza o birkaç saat içinde en olumlu tarafından dokunmaktır eminim.

İz bırakmaktır yegane gayesi. Ertesi sabah uyandı4ınızda artık dünden farklı düşünmenizi sağlamaktır belki de tek amacı. Şiiri okur mesela, çok ciddi bir konuyu konuşurken, ya da fıkra anlatır, güldürür sizi canınız istemediği halde. Sonra anlarsın,. Konuştuğunuz konu aslında arkadaşınızın size okuduğu ı şiirin bir mısrasında da var. Ve sen hiçbir zaman unutamazsın böylece verilmek istenen mesajı.

Öğretir, çok da öğretir…

*

Canınız burnunuzda ve burnunuzdan soluyorsunuz. Dokunsalar patlayacak dinamik gibisiniz, en kötü ruh halinizle gidin yanına o arkadaşım, dostum dediğinizin yanına, yani çevrenizdekine, yanınızdaki kişiye, “Bugün hava ne kadar güzel” diye kalkarsınız masadan.

O da dese ki, “Yazınızı okudum, ne güzeldi öyle. Helal olsun, dokundurmuşsun, balıklama dalmışsın adama yine. Sizin gibi yazarlara ihtiyacı var bu şehrin!” dediklerinde zaten ip kopmuştur, siz sizde değilsiniz artık ki, bütün yorgunluklar çekip gitmiştir üzerinizden.

Ve gerçekten hayatınızda böyle insanlar varsa,  enerjilerini size enjekte eden, pozitif enerji  üreten, vallahi çok şanslısınız diyeceğim de, ha deyince yanınızda olmuyorlar ki…

*

Kim bunlar, diye sorduğunuzu hissediyorum.

Asker arkadaşınız olabilir mesela… Aynı bölükte, ya da çavuş talimgâh taburunda olup, aynı tertip… birlikte nöbet tuttuğunuz, çarşı izninde manitanıza telefonu birlikte ettiğiniz, sırdaşınız…

Dersinde kopya çektiğiniz, ya da mana mana oynattığınız öğretmeninizdir belki de… hani şu yaramazlık yaptığınız için sizi tek ayak, üstelik de öğrenci arkadaşlarınızın huzurunda bekleten, cezalandıran..,.

Bazen bir dostunuz olur o kişi,  bazen sizi dünyaya getiren, yemeyip yediren, uykularını sizin için haram eden anneniz.

Oğlum diye bağrına basıp her şeyinize katlanan babanızdır belki de…

Kardeşiniz…

Kapı komşunuzu unuttuk, bir külüne muhtaç olduğunuz, öbür dünyada bile ilkin sizi sordukları, ‘ev alma, komşu al” dedikleri sadık bekçileriniz…

Sevgiliniz de olabilir mi?

Belli bir yaş seviyesi üzerinde iseniz,  torunlarınız da varsa mesela… Dünya tatlıları… Vazgeçemediğiniz, evlatlarınızdan dahi çok sevdiğiniz… Hatırlayın, İsmail Kurtul amcamız da öyle söylerdi, “Torunlarımı evlatlarımdan daha çok seviyorum, onlar benim yaşama nedenim!”

Torun, başka… Şeker şeyler…

 

*

Patronunuz desem… Ne o, dudak büktünüz, burun kıvırdınız! Hayırdır!

Haftalık tatilinizi zehir mi ediyor, aylığınızı geç ya da eksik mi ödüyor, cehennem azabı mı yaşatıyor. Allah muhafaza! Böyle patronlar da dostlar başına diyeceğim de, yaşamın karesinde onlar da yer alıyor.

Yine de iyi patronlar vardır. Sırdaş olabilecek, size ihtimam gösterecek, size önem verecek, enerjisini sizinle paylaşacak… Vardır mutlaka öyleleri de…

*

Dersiniz ki, “Hep böyle iyi insanlar olsun hayatımda!”

Olmuyor ki, olamaz ki… Mümkün değil, eşyanın tabiatına aykırı.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527