Aslına bakılırsa doğrusu, ‘çıraklığını yaşamadığın işin patronu olamazsın!’ Ben hınzırlık olsun diye şeklini şemalini değiştirdim. Öze dokunmamak kaydı şartıyla.

Bu deyim, genellikle esnaf için geçerliydi. Ama şimdi tüm sektörler için geçerli kural haline gelince, biz de ucundan kıyısından siyasete geçiş yapalım diyeceğim de, az sonra…

*

Şimdi bakıyorsun, bazıları demeyeyim, çoğu kedi olmadan fare tutmaya kalkışıyor.

Yetişmeden, kendini geliştirmeden, bir ustanın icazetini almadan, yer süpürmeden, masa silmeden, ustasının koltuğunun altından geçmeden kendini bırakın çırak yerine koymayı, usta oldum diye afra tafra peşindeler.

Eskiden küçük sanayi sitesinde çırak olurdu. Şimdi kalmadı. Gerçi çalıştıracak çırak da bulamıyorlar ya, neyse… Daha ilkokul ve ortaokul dönemlerinde, ara tatillerde, anne-babalar çocuklar kahve köşelerinde vakit öldürmesinler, kötü arkadaşlar edinmesinler, bir mesleğin ucundan tutsunlar diye haftalık dahi beklemeden, ‘eti senin kemiği benim!’ mantığından hareketle bir ustanın, esnafın yanına çırak verilirdi.

Şimdi kolay. Bir hafta çalışıyor, ‘ben bu işi öğrendim, kendi işimin patronu olabilirim!’ şımarıklığı ile kendi işyerini açıyor. Tecrübe yok, emek yok, birikim yok, patron olup çıktı işte.

Meslek ahlakı denen bir olgu vardı.

*

İş dünyasında tanıdığım,  toplumda karşılığı olan gerçek patronlardan birkaçı var aklımda kalan. Abdulkadir Kurtul tartışmasız bir numara. Karakteri, insani yanı ve çalışanları dahil piyasada itibarı, kredisi olan patron.

Abdullah Çinkay özel birisi. Beyefendi, çalışanlarınca da sevilen-sayılan, hatırnaz, gülümseyen yüzünü kimseden eksik etmeyen dost.

Gümüşer ailesi zaten bir okul, bir marka. Babaları, hayırlı ve yetenekli evlatları ile başlı başına bir üniversite.

Dondurma sektöründe MADO ve yönetim kurulu üyesi Erdal Kanbur’u ilk sıraya koyarım. Hem yüzlerce esnafın oda başkanı, hem basın dostu, hem toplumun tüm kesimlerinde karşılığı olan işadamı. Gerçek patron.

Arkasından hakkını her zaman teslim ettiğim AKDO yönetim kurulu başkanı Ahmet Davarcıoğlu. Merdivenleri ağır ağır çıksa da istikrarlı, başarılı.  

İnşaat sektöründe As Beton sahipleri Mehmet ve Oğuzhan Cilve (Lider tekstil) kardeşler yanında, Demkay ile İsmail İspir dostumu ayrı bir kefeye koyarım.

Otomotiv dünyasında Haluk Şerbetçi’ye her zaman ayrı bir yer ayırırım. 40 senedir tanıdığım sağlam karakterli insan.

*

Bizde de benzerleri yaşanır. Eline telefonu alan, hasbelkader bir kamera edinen herkes gazeteci kesildi. Kopyala yapıştır mantığı en ucuz, en kolay gazetecilik örneği olduğundan, birilerinin yanında yetişmek gibi dertleri, telaşları ve hevesleri olmayınca, ne yazdıkları köşe yazılarında, ne özel haber yapma konusunda tat, lezzet vermiyorlar.

Bazıları da tehdidi, şantajı ve ‘elimizde video var, yayınlarsak rezil olursun, bizi görsen iyi olur!’ tavırları, yaklaşımları nedeniyle çokça da tıklanan, çokça da para edinen kimseleri zaten kimse toplantılara çağırmıyor, adam yerine koymuyor.

Mesleği katledenler, itibarı yerlerde süründürenler yüzünden bizde birlik-beraberlik de olmuyor, bakın bugün piyasada bir kaçı dışında adı sanı bilinmeyen dernekler var. Birleşmeyi, güç oluşturmayı düşünmeden kendini dev aynasında görerek, bir de havalara girerek meslektaşlarını, abilerini görmezden, bilmezden sayarak, ‘kim o ki, ne anlar gazetecilikten, kaç kuruşluk adam o ki!’ gibi basit, ucuz karalama cümleleri ile kendini sevdireceğini, saydıracağını zanneden çömezler var piyasada dolaşan.

Ama kurumlar, (sanayiciler, siyasi partiler, belediyeler, sivil toplum kuruluşları vs.)  bakıyorum, suyu getirenle testiyi kıranları aynı kefeye koymakta direnmiyor, ısrar ediyor!

Tabi işini adam gibi yapan, ekmeğini helal yoldan ve emek vererek toplumun bir adım önünde gitmeyi hak eden, itibarlı, saygın gazeteci arkadaşlarım var ki, onlar istisna. Onlara sevgimiz, saygımız sonsuz!

*

Gelelim siyasi cenaha.

Toplumun siyasilere güveni kalmadı. Bakın parti ismi vermiyorum. Gerçi versem ne yazar da, çok da umurumda değiller, şehre dair başarı hikâyesi yazma gibi bir hevesleri, emekleri, çabaları yok.

Dünün çömezleri bugün siyaset dehası oldular.

Siyasetin s’sinden çakmayanlar, bakıyorum neredeyse siyasetin kitabını yazacaklar. Yahu biz belediyeciliğin kitabını yazanlardan bir şey anlamadık, siyaseti sizden öğrenmek düştüyse bizce, Allah yardımcımız olsun!

Ve o siyasete yazıklar olsun!

Bu şehir için Ankara’da sesimiz olan, şehrin ayağa kalkması meselesinde önderlik eden, sorunların, ihtiyaç ve taleplerin vücut bulması için kılını kıpırdatanları, büyük harflerle yazıp konuşanları bir tarafa bırakıyorum.

Mevcutlar içinde böyleleri var mı derseniz, bir, bilemedin iki…

Üçüncüyü say desen, sınıfta kalırım.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1488