banner1524
  

 

“Duydun mu, falanca kişi, yine bilmem neresinde fındık kırmış!”

“Haberin var mı bilmiyorum, şu anlı şanlı işadamı var ya, anasının gözüymüş, saman altından su yürütür de, kimsenin ruhu bile duymazmış!”

 “Şu falan gazeteci var ya, işi takibi yapıyormuş, başkalarının kuyusunu kazıp, birilerinin lehine iş çeviriyormuş. Birilerini yüceltirken, birilerini de yerin altına alıyormuş!”

“Geçenlerde duydum, bir müdür varmış, hiçbir halt yapmadığı halde gelen paraları kurumuna olduğu gibi iade edermiş, şehre ve kuruma bir gram faydası yokmuş!”

“Şerefsizin önde gideniymiş. Geçenlerde yine haltlar karıştırmış. Erkekmiş de, kadın olmuş. Her türlü pislik varmış kadında…”

“Biz onu adam bellerdir, meğerse Fetö’nün şahı imiş hain adam. Alıp götürmüşler, öyle söylüyorlar. Ben de başkasından duydum, doğru mu, eğri mi bilmem…”

Vs, vs..

*

Günlük hayatımız bunlarla geçiyor.

Her yanımız dedikodu, her yanımız trajedi. Kendi kıçımızdaki pislikleri görmeyiz, aynaya bakmaktan korkarız, başkasının derdiyle dertleşiriz.

Kendi kıçımızdaki pislikten haberimiz olduğu halde, başkasının gözündeki çapağı laf ederiz. Aynaya baksak, ayna bile isyan edecek. “Ona buna laf ediyorsun, dedikodularla gününü gün ediyorsun da, sen necisin, sen kimsin?” diye kendi kendimizi sorgulamıyoruz.

İnsanlıktan çıktık, başkalarının yaşamına göz diktik.

Herkesin özel hayatı kendine demiyoruz. Kendimizi sorgulamadan, kendimize aynada bakmadan, başkaları üzerinden hayatı dizayn etmeye, başkalarının dahi özel e yaşamına ayar vermeye kalkışıyoruz.

*

Şimdi işi gücü bıraktık, onun bunun dedikodusunu yapıyoruz. İşimize baktığımız yok.

Aynaya da…

Bir bakabilsek, bakınca da bir görebilsek, kendimizle yüzleşsek!

İnsanlığı morga kaldırmışlar, alıp camiye götürseler, cenaze namazını kıldıracak imam bulamıyorlar.

 

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527