Sevgili dostlar, kıymetli seçmen, seçim yaklaştı, kapıya geldi dayandı. Artık aşılacak ne viraj kaldı, ne köprü, ne tünel. Son çıkıştayız deniliyor ya, o hesap süre. Adaylara bakıyorum, harıl harıl koşturuyorlar.
Özel hayat, uykular haram.
Kalabalık olursa, çocuk alıyorlar kucaklarına, seviyorlar, annelerin, dedelerin ellerini öpüyorlar, vatandaşa, esnafa da ‘Bir emriniz var mı, yapabileceğin bir şey varsa söyleyin!’
Kimisi çemkiriyor, ‘daha önce neredeydiniz!’ çıkışı yaparken, bazılardı da artık tuttukları takımdan dolayı mı, gönül verdikleri partiden mi bilinmez, muhabbetle kucaklıyor, selama karşılık veriyor, ‘Allah razı olsun, kazanın inşallah. Siz de kazanın, şehrimiz de!’ iyi niyet temennisini taşıyor yüreğinde.
*
Yalnız…
Kandırılmamaya bakın! Uyanık olun. Mümkünse verdikleri sözleri kaydedin cep telefonunuza. Bakalım, seçildikten sonra da verdikleri sözleri yerine getirebilecekler mi?
Aldanmayın! Dikkatli olun!
Çünkü siyasetin sermayesi yalan, çünkü siyasetin sermayesi kandırmak-aldatmak, çünkü siyasetin sermayesi adam satmak!
İnandırıcı olanlara, güven verenlere de sıkı sıkı sarılın derim! Şehrimizin menfaati için, ülkemizin selameti, toplumun huzuru için.
*
Bizim görevimiz haberlerini girmek. Yalan ya da doğru söyledilerse, onun yorumu, takdiri vatandaşa düşer. Adayın söyledikleri kendisini, partisini bağlar. Biz de eleştirilecek tarafı varsa, tabi ki bize düşeni yaparız.
Şaşırdığım mesele şu; korkunun doğurduğu yalana bu derece inanılması. Adam desteksiz atıyor, gümrüksüz sallıyor, karşısındaki körü körüne inanıyor. Sormuyor, sorgulamıyor. Palavranın bini bir lira. Olmayacak duaya amin diyen seçmen kitlesi de, sırf kendi partisi diye bu yalana ortak oluyor.
Aslına bakılırsa, ki siz de farkındasınız, vatandaş gelen adayları dinliyor, onlar anlatıyor, seçmen de anlamaya çalışırmış gibi yapıyor. Ya da ‘inanmak’ demeyeyim, inanmış gibi yaparak sessizliğini, tepkisizliğini sürdürüyor.
Bu da tehlikeli.
Doğru tek, doğru söylüyorsa inanıyorsan destekleyeceksin, yoksa tepkini gösterecek, yanlışa hayır, dur diyeceksin. Bu cesareti, bu olması gerekeni yapmak zorundasın. Yoksa kendine inancın kalmayacak. Ve de herkes tuttuğun takımdan, gönül verdiğin partiden kuşku duyacak!
*
Bir gerçek daha var, kimseler, ustalıkla örülen yalana karşı bir cephe açma gönüllüsü değil.
Sanki ‘kral çıplak!’ demek suçmuş gibi. Safın belli olsun, ona sözümüz yok, ama saf olmayacaksın!
Netice itibariyle her koyun kendi bacağından asılıyor. Şu da var, günümüzde hâlâ; ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın, kim kazanırsa kazansın, kim belediye başkanı olursa olsun!’ anlayışı yaygın, hakim.
Hayır, yılan da bin yıl yaşamasın! Zararlı ise başını ezeceksin!
*
Son sözüm, önce kendiniz inanın. İnanmadığınız bir adaya, partiye okeye demeyin! Önce kendiniz samimi, önce kendiniz dürüst olun! Çünkü kurtuluşun, selamete ermenin yolu insanlığı kaybetmemekten geçiyor!
Seçimler de biter, gelir geçer, şüpheniz olmasın ki, karanlık dönemler, ekonomik krizler, sıkıntılı dönemler elbette biter, geçer.
Netice itibariyle iyilik kötülüğe, gerçek yalana mutlaka galip gelecektir.