Daha önce de yazdık, ancak biz okuduk.
Her meslekte olduğu gibi, dilenciliği de sektör haline getirince, bu işi yapanların rantı ve yakalandıklarında ceplerinden çıkanlar tomar tomar-paralar ve üzerine kayıtlı gayrimenkulleri, insanların dudaklarını uçuklatmaya yetiyor, artıyor da…
Kadın mı erkek mi olduğu belli olmayan sözde dilenci, çarşaf içinde duygu sömürüsü yaparak, insanların inançlarını ve duygularını istismar ediyor, kullanıyor, dileniyor, birileri tarafından kullanılıyor.
Hem de sapasağlamken…
*
Kaldırımlar dilenci kaynıyor, vatandaş gidecek yer bulamıyor, dilencilerin amansız ve iflah olmaz yardım taleplerinden usananlar, kaldırım değiştiriyor.
Yani kaldırımlar, dilencilerin mekânı hale gelmiş.
Kimse de sormuyor, sual etmiyor. ”Burada ne işin var erkek misin, kadın mısın, seni kim pazarlıyor, patronun kim?” diye hesaba çekmiyor.
Dışarıdan geldikleri, örgütlendikleri kesin olan dilenci mafyası var Maraş’ta…
“Allah rızası için bir ekmek parası!” diyorlar, ekmek veriyorsun, almıyorlar.
İlla pasta olacak.
“Oğlunun başı için!” diyerek erkek çocuğunuzun adına sizin sinir katsayınızı yükseltseler de, acıma hissini de yardım taleplerine ekleyerek, elinizi, cebinizi kontrol altında tutuyorlar.
*
Zabıta görevini yapamıyor.
Özellikle Trabzon Bulvarı üzerinde işyeri bulunan esnaf, bu dilenci şebekesinden, ordusundan bunalmış durumda. Biri gitmeden, öbürü kapıdan değilse bile bacadan giriyor. Hep aynı terane, hep aynı talep, hep aynı insanlar…
Dilencilik için her şeyi deniyorlar. Kucaklarında çocukları kullanarak, istismar ederek, insanların duyguları ile oynuyorlar da, emniyet acaba ne kadar tedbir alıyor, onu merak ediyorum.