Bu ülkede, bu şehirde herkes her şeyi rahatlıkla, çekinmeden, korkmadan, başıma bir şey gelir endişesi taşımadan istediği gibi konuşabilir. Özgür bir toplumuz. İktidarı veya muhalefeti eleştirirken, içeride, yerelde siyasetçileri de eleştirirken, lakin ve fakat konu futbol olunca akan sular durur.

Kahramanı bol bu şehirde özellikle depremden sonra oluşan trafik kaosunu, inşaatlardan dolayı yol yetersizliğini, araçların akşam saatleri dahil sabahları evlerinden çıktığında şehre akarken cambazlık yaptıklarını söyleyebilirsiniz.

Dedim ya, konu futbol olunca, hele hele 3. ligde mücadele edecek lakin ve fakat maçlarını oynayacak saha bulamayan, bulduklarını da yolda kaybeden bir kitleden söz ederken dikkat edeceksiniz. Saha için bize söz verenler, ertesi günü ‘kusura bakmayın, söz verirken sarhoştum!’ tutarsızlığı içinde iken, biz geçmişte sağlam sahaları yıkıp cillop gibi, kabak gibi, armut gibi ortada kaldık.

*

Futbol maçı kutsaldır bizde. Partisini geç bir tarafa, artık onları ciddiye alan da kalmadı, yedi sülalesine sövsen sesini çıkartmayan toplum, tuttuğu takıma iki laf et, bak bakalım neler geliyor başına! Tuttuğu takıma laf söyle, adamı cin çarpmışa döndürürler valla!

Biz medeni bir toplumuz. Diyeceksiniz ki ‘medeni olmanın kriterleri neler!’

Herkese göre değişir. Çünkü insanların inançları, tuttukları takım, oy verdikleri parti bu kriterde önemli rol oynar. Ben bir şehre gittiğimde tuvaletlerine bakarım, yere gazetelerini gözden geçiririm, insanların yola tükürüp tükürmediklerine, izmaritlerini yolun ortasına fırlattıklarına bakarım.

Gazete ne alaka diyecek olursanız, olsun, okuma yazma oranı, eğitim bir toplumun gelişmesinde önemli faktör. Tuvalet kültürü apayrı bir kriter.

Şuna da dikkat ederim, trafik kuralları. Toplu taşıma araçlarında engellilere, yaşlılara, çocuklu kadınlara yer verilip verilmediğine, sorumsuz, duyarsız gençlerin daha toplu taşıma araçlarına biner binmez cep telefonuna sarıldıklarına, etrafını görmediklerine de…

*

Siyasetçilere bakış açımız da önemli. Bir insan seçtiğine, oy verdiğine düşman oluyorsa, o millet, o topluluk, o kesim kafayı yemiş demektir. Baştan niye düşünmedin, niye hesap etmedin, niye adayları süzgeçten geçirmedin, niye ince eleyip sık dokumadın!

Hayır, sormaz bunu kendine. Seçildikten sonra, vur abalıya misali, yüklen babam yüklen! Nasıl olsa siyasileri, belediye başkanlarını eleştirmek en kolayı, en ucuz u, en rahatı. Belden aşağı vurulmadıkça, özel hayatına girilmedikçe yerden yere çal, saha senin, top senin, eline, beline kuvvet dostum!

*

Milletimizin vekilleri, havaalanında misafir (bakan, bakan yard. Genel başkan vs.) karşılama dışında sokağa, çarşıya, pazara inmekten imtina edenler, kendi oylarıyla kendilerine trafik kanununa uymama imtiyazı bahşettiler. Kırmızı ışık yanıyor, ‘geç oğlum, ben vekilim!’

Tamam da, vekilsin de, padişahın püsküllü oğlu değilsin, baban da muhtar değilse, imtiyazın niye, nerede?

Hoca cemaat meselesi gibi, vekil böyle yapınca, vatandaş da trafik kurallarına uymamayı kendine görev sayıyor. Kötü örnek olunca, vatandaş kuralları ihlali kendine hak saydığından, trafik allak bullak olmuş, kimsenin umurunda değil.

*

Trafik ışıkları ve levhalar onlar için birer sokak süsüdür, ters yoldan gitmek özellikle serbesttir! Gazetecilik ilkelerine göre, bir trafik kazasında eğer taraflardan biri motorlu kurye ise, kazanın haberi motorlu kurye kusurlu da olsa, kusursuzdur olarak verilir. Çünkü o, ekmeği parası için hayatını tehlikeye atan bir emekçidir.

Yalnız şu noktaya da dikkat çekmek isterim, bu motor kuryeler birer trafik canavarı mı, zaman zaman bu kimliğe bürünüyorlar mı derseniz, dibine kadar, sonuna kadar ‘evet’ diyenlerin haddi hesabı yok!

*

Tuvalet kültürü, gazete okumak, kurallara uymak, din tutar gibi parti ve takım tutmak medeniyetin önemli kriterlerinden ise, insani ve toplumsal kurallara uymak herkese düşen milli görev olmalı.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol