Siyaset ısındı, havalar serinledi, derken Türkiye ve onun bir parçası olan Kahramanmaraş seçim sathı mailine giriverdi.
Kim nereye gitse, konuşulan konu siyaset. Bilen de bilmeyen de konuşuyor. Ağzına gelen gibi. Tanımadığı insanlar için fikir yürütenler, ahkâm kesenler kadar, siyaseti bildiğini sanan kimseler, (bazen bizler dahi) bakıyorum, siyaset dâhisi kesilmiş.
Hayatında güreş yapmamış, seyretmemiş, güreşin kullarından bihaberler, dikkat ediyorum da başpehlivanlığa soyunmuş.
Altın kemer benim, diyor.
En büyük ödül benim hakkım, diyor.
*
Bizler ne yapıyoruz bu arada, Büyükşehir dahil, ilçelerimiz için aklı başında adam arıyoruz. Hani, gündüz gözüyle, elimizde fener, filmdeki gibi, “Adam arıyorum, adam!” der gibi, her gün bir aday adayını gündeme getirince, öteki fırlıyor bir yerden, “Benim onlardan neyim eksik, ben de aday adayıyım, bu şehri ancak ben kurtarırım, güçlü bir ekibim var, arkamda dayım var, Maraş beni seviyor, takdir ediyor!” züğürt tesellisine sığınarak, tutuyor aday adayı oluyor.
Sahtekârı çıkıyor, bu ilçeyi ben kurtarırım diyor.
Hırsızı, arsızı, dolandırıcısı bu ilçeyi benden başka adam edecek kimse yok, çıkmaz da, düşüncesinden hareket ederek, kendini ağır abi yerine koyuyor.
Oysa zavallının, öküzün teki…
Bir davar versen, iki koyun güt desen, kendini zaten seneler önce kaybetmişti, hazır onları da kaybedecek.
Zaten kimsenin de inandığı, güvendiği yok ya, o ayrı mesele… Sabıkasını sorsan bini aşar! Mahkemeleri sürüyor bugün için dahi…
*
Lafı Dulkadiroğlu’na getirmek istersem, bu ilçe neredeyse cazibe merkezi oldu. Eeeee, sanayi ve iş dünyasının önemli kesimi bu bölgede. Fabrikalar, para babaları bu yörede.
Hele hele aday adayı da güçlü biri ise, ekibi ile yola çıktı ise, siyasetin ağır abilerini de arakasına aldıysa, eh, az da olsa kariyeri düzgün ise, kendini vatan kurtaran kahraman yerine koyuyor, “Tamam, bu ilçenin Fakıbaba’sı ben olacağım!” ayaklarına yatıyor.
Bugün siyasi iradeyi arkasına aldığını söyleyenlerin, çizgi film kahramanı gibi; “Güç bende, ben He Men”im dediklerine bakmayın, aldırmayın, inanmayın!
Onlar, partiden uzaklaştırılmak için gerçekleşen, hayata geçirilen operasyonun birer parçası… Zaten arkasında da kimse yok, baksanıza, görmüyor musunuz, sağda solda gezinirken, açılışlara katılırken yalnız…
Yalnız kovboy gibi. Silahı kendi çekiyor, düşmanları kendi vuruyor, leşi de kendi kaldırıyor.
*
Şimdi…
Aslında bize, her yere, büyükşehire, ilçelere birer Fakıbaba gerek ya, neyse…
Dulkadiroğlu için bize Fakıbaba gerekli. Hani, Şanlıurfa’nın efsane haline gelen belediye başkanı. Bağımsızdı önce, şimdi AK Partiye geçti.
Dulkadiroğlu ilçesi de Fakıbaba’sını arıyor.
Uzak mı, değil.
Şöyle bir çevrenize baksanız, yönünüzü Bertiz tarafına çevirseniz, ki şehrimizde 100 bin Bertizli var, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Haydi Fakıbaba, gözünü sevem, çık sahaya, oyna oyununu, devir şu rakiplerini. Sahayı dar et onlara. Kendi sahan olsun, deplasman olsun, senin için fark etmez.
Puan için yola çıkanları, kendi sahanda cirit atamaya çalışanları devir de, milletin gözü bir adam görsün, bir belediye başkanı görsün, bir Fakıbaba efsanesi daha yaşat bize!
Ve bütün adresler Mustafa Gürdal’ı gösteriyor, şimdi bütün gözler onda.
Hadi canını yediğim, hadi gözünü sevdiğim, hadi kara kaşına kurban olduğum, ne varsa sende var, ötekileri siliver bir kalemde!