Bu başlıktaki yazıyı, 14 Eylül Sabah-Güney ekinde Ersin Ramoğlu yazınca, eh bize de bu meselede iki kelime etmek düştü.
Malum, damdan düşenin halinden damdan düşen anlarmış, o sebeple balıklama daldım bu meseleye. Yaklaşık 18 sene önce, kayınvalidem rahatsızlanıp yatağa düştüğünde, Mersin ve Adana’dan bir sürü ot getirdik. Ne bilelim, denize düşen yılana, pardon ota sarılır derler, belki şifa bulur, tüm ilaçlar doğadan deyip aldandık ve dünyanın parasını verdik ot yığınlarına.
Palavra imiş, yalanmış. Olan bizim paralara, kaybettiğimiz zamana oldu. Tabi hastaya da…
Hangi televizyon kanalını açarsanız açın, karşınızda bu otçular ve ot üzerine ahkâm kesen sözde bilim adamları, ot uzmanları.(!)
Bıktırdılar, gına getirdiler, illallah dedirttiler. Bakıyorum onlar, zaplıyorum anında. Hangi saatte televizyonu açarsanız açın, fark etmiyor, karşınızda bu ot reklamları. Yok doğalmış, yok yan etkisi yokmuş, bilmem hangi hastalıklara iyi geliyormuş, geç anam geçe bunları.
Ha, vatandaş ne yapsın, dedim ya, denize düşünce yılana sarılmak gibi adeti var insanlarımızın, belki yaralarına merhem olurlar diye gitmeyen yok. Çaresizlik insana her yolu denetir, yola koydurur. Mecburen inanıyor, bir umut diyerek. İşin garip yanı, ki ince bir ayrıntı, bazı bitkisel karışımlar için Tarım Bakanlığından da onaya alıyorlar güya. ‘Bakanlık onaylı’ ibaresi olunca, kendilerini güvence altına alıyorlar ve vatandaşı ikna ediyorlar sözüm ona. Halk da Sağlık Bakanlığı güvencesinde sanıp dalıveriyor balıklama.
*
Tabi bu konular bizi aşar. Kimse sorumlu, ister Tarım Bakanlığı, ister Sağlık Bakanlığı, derhal el atmalılar. Çünkü ortada halkı kandıran, yalan söyleyen bir sürü şarlatan var.
Maşallah tedavi etmedikleri hastalık yok. Şekerden tut kansere, kalp damar hastalıklarından bel fıtığına cinsel soğukluktan iktidarsızlığa kadar, ne ararsan var…
Ve işin garip yanı, bu kocakarı ilaçlarının reklamı, ulusal dahil tüm televizyon kanallarında saatlerce sürüyor, sürerken de izleyenleri çileden çıkartıyorlar. Ha, belki de televizyon kanallarına iyi paralar veriyorlar. Demek ki rant büyük. Demek ki cukka iyi.
Bir uyduruk doktor çıkıyor ekrana, “Kesinlikle bu mucize ilaç sayesinde kanserden kurtulacaksınız, ömrünüz uzayacak!” deyince, umuda sarılanların yüzü gülüyor, bastırıyor parayı, kullanıyor.
“Damarlarınız açılacak!” denildiğinde sevinçten göbek atıyor, “İktidarınız yoksa, seks konusunda zayıf iseniz, bu ilaç sayesinde seks canavarına dönüyorsunuz!” diye yutturulmaya çalışıldığında, elimizde avucumuzda ne varsa döküyoruz.
*
Tabi bu işi yapanlar, sözde şifa bulduğunu söyleyen insanları da ekrana çıkartarak, onlar üzerinden vatandaşı etkilemeye çalışıyorlar.
Öyle ki, birkaç gün içinde zayıflatanlar, ince belli hale getirenler bile var.
Eskiden bunlara kocakarı ilaçları derdi büyüklerimiz. Yeniden başa sarıldı makara. Üstelik de devletin, milletin gözünün içine baka baka söylüyorlar bunları. Lakin kimsenin aldırış ettiği yok. Bakanlığın denetim şartına rağmen…
*
Nasıl olunuyorsa, bu üçkâğıtçılara ses çıkartılmıyor, insanların umutlarıyla oynanıyor, duyguları ile alay ediliyor, saf ve iyi niyetli, oysa çaresiz insanların umudu sömürülüyor.
Aslına bakarsanız, bu uyduruk ilaçlar yaraya merhem olmuyor, şifa vermiyor, ölümü daha da hızlandırıyor.
Vatandaş da hastalığa yakalananlar da, bir umut peşinde koşarken, devlet denetiminde soyuluyor, farkında değil.
Yetkililer de, her ne hikmetse bu kepazeliğe, bu soyguna seyirci kalıyor.
Ama siz siz olun, bu şarlatanlara kesinlikle yem olmayın!
Yes mi canım!