Haberin içeriğine bakıp, ‘Elbistan’da neler oluyor?’ da diyebilirdim. Klasik başlık yerine, yaşanan depremi, bundan sonra olabilecek muhtemel artçıları da hesaba katarak, televizyonda gösterilen Reşat Nuri Güntekin’in ‘Yaprak dökümü’ eserinden esinlenerek bu başlığı attım.
Sonbahardayız, hazan mevsimindeyiz yani. Evet, yapraklar dökülecek, sarardı zaten, sararan, dallarla ilişkisini kesmeye hazırlanan yaprakları zaten dalında tutamazsınız.
Mevsim bırakmaz en azından.
Mevsimlerin kaderidir, ağaçlar kadar. Sonbaharda yani güzün ağaçlar yapraklarını döker, toprağa karışır. Ya gübre olur, ya yel alır savurur, başka taraflara götürür!
Ya da hayvanlara yem olur!
*
Ticarete Borsası ile Ticaret ve Sanayi Odası seçimini bir kenara bırakalım kısa bir süreliğine de olsa, başımızı kaldırıp, biraz da siyasi cenaha bakalım istedim ve bugünkü konuyu da Elbistan’daki depreme getirdim.
AK Parti Elbistan teşkilatında yaprak dökümü sürerken, herkes ‘neden, niye, niçin?’ sorusunu sormaya başlayınca, her kafadan farklı sesler çıkmaya başladı.
Seçime gidilirken, şunun şurasında 9 ay kalmışken, bu ayrılıklar, bu yaprak dökümlerinin sebebi neydi.
Gerçi uzun bir süre, Elbistan İlçe Başkanı Ahmet Tıraş’ın görevinden alınacağı, ya da istifa edeceği yazılıyor, konuşuluyordu. Bir gerginlik, bir ayrışma mı vardı, aile içinde bir kavga mı söz konusuydu yoksa da, bu kadar ayyuka çıktı her şey.
*
Ailede kavga oluyor, komşudan önce mahalle, bırakın mahalleyi ondan önce şehir duyuyor nedense. Artık saklılık, gizlilik, mahremiyet diye bir şey de kalmadı.
Bakalım, giden gidene...
Önce kadın kolları başkanı Ayşe Yıldız bıraktı koltuğu, kahır dolu, sitem dolu, biraz da isyan dolu cümleleri paylaştı sayfasında, ‘gidiyorum, parti de sizin olsun, Elbistan da, dünya da…’ dedi bastı istifayı. Tabi giderken arkasında soru işaretleri de bıraktı. İstifa eden ilçe başkanı Ahmet Tıraş ile derdi neydi, neden anlaşamadı, niye bu hale geldiler, sonra AK Parti Kadın Kolları İl Başkanı Gül Çitil Okur neden aralarındaki tartışmaya, kavgaya, çekişmeye müdahil olmadı, arabuluculuk yapmadı, niye iki teşkilat başkanının arasını bulmadı?
Yoksa ortada işlenmiş, tezgâhlanmış komplo mu vardı? Yoksa gerek Tıraş, gerekse Yıldız faili meçhul siyasiler arasına mı karışması gerekiyordu, birileri mi düğmeye bastı, biliyorsam Arap olayım!
Soru çok, cevabı yok!
*
Aslında bu ayrılıklar, bu kopuşular bekleniyordu uzun süre. O kadar ayyuka çıkmıştı ki, yerel basın ve sosyal medya bu haberlerle dolup taşıyordu.
Kim kime yaranamadı, kim kimin yoluna mayın döşedi, kim kimin kuyusunu kazdı, kim kimin ipini çekti, kim kimi darağacına çekmek için zaman ve zemin kolladı, kim kimi istemedi, kim kime darbe (hani darbe dönemlerini geride bırakmıştık) vurmaya kalkıştı, sır olarak kaldı geride.
Bu meselede bir açıklama yapması gereken AK Parti İl Başkanı, yerel siyasetin hafızası, Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’ın Maraş’taki temsilcisi, siyasetin ağır abisi sevgili Fırat Görgel bir açıklama yapmayınca, bu sorular gündemden hiç düşmeyecek, zaten kafası karışık olan insanlar sorularını sormaya devam edecek.
Tabi her konuşma, her tartışma, üzerine birkaç kelime de ekleyecek. Yalanlar, iddialar, iftiralar kartopu gibi büyüyünce, bundan zarar görecek olan da parti olacak.
Üstelik de seçime gidilirken, bu ayrık otlarına, bu ayrı-gayrılıklara, bu ‘ben gidiyorum, hoşça kal Elbistan!’ demelere hiç gerek kalmayacaktı.
Ama oldu, ama yaşandı.
Birileri buna zemin mi hazırladı, çanak mı tuttu, bilinmez. Nereden baksan her tarafı muamma, bilmece, bulmaca!
Acaba kendi iradesi ile istifa mı etti, yoksa gelen bir telefon ya da il’den bir temsilcinin bizzat Elbistan ziyaretinde ‘istifa etmesi’ mi istendi. Muhtemelen istifa et demişlerdir. Yoksa kimse durup dururken baldan tatlı koltuğu bırakmak istemez. Hele geleceğe dair hesaplar var ve bu etiket de basamak için en uygunu iken…
*
Cumhurbaşkanımızın baş danışmanı biliyorsunuz Maraşlı, Afşin’li. Danışmanı veya arkadaşı (iddia o ki Armadaş sorumlusu imiş) geliyor, iddia üzerine yazıyorum tabi, Ahmet Tıraş ile hangi mesele olduğu meçhul, tartışıyor, sonra da kavgaya tutuşuyor. Dövülme olayı doğru mu, onu da tam bilen, gören yok.
Yahu Tıraş, yüzbaşının atı geçilir mi?
Teşkilat başkanı olmuşsun, yürüyen atın başına vurmuşsun, koltuğundan da oldun aha şimdi, peki ne yapacaksın! Bak, ilk seçimde Elbistan Belediye Başkanlığı koltuğuna oturacaktın, hevesliydin, ki bunu bilmeyen yoktu, şimdi ondan da oldun!
Unutma, Elbistan’ın bir Mahir Ünal gerçeği var, yine hatırlatayım, ‘Bir masalda 2 kral olmaz!’
Ekim ayındaydık ya, ondan olsa gerek, ekmeden biçtiler bile!
Herhalde Başkan Mehmet Gürbüz de rahat bir nefes almış, ‘oh be!’ demiştir. Belki bir kurban keser de, bir budunu bize gönderir!!
Neyse… Olan olmuş. Olmuşla öleceğe çare yok. Bu saatten sonra Elbistan zor dikiş tutar. Bu ilçemizde herkesin geleceğe dair hesabı büyük, kabarık. Bu hesabı da her babayiğit ödeyemez.
Ama ceremesini çeker!