Ak Parti Türkiye sathında olduğu kadar, yerelde, Kahramanmaraş’ta da ciddi kayıp yaşadı. Elbistan gibi, Göksun gibi, Pazarcık gibi, Türkoğlu gibi partiye en çok oy veren, partinin hafızası ve en güçlü kalelerini bile ittifaka rağmen muhalefete kaptırınca, nevri dönen siyaset ve onun temsilcileri, suçlu aramaya başladı.
Hakim karşısındasın, hakim emrediyor! ‘Suçlu ayağa kalk!’
Günah keçisi arıyorsanız, fatura kesecek birilerini bulmaya hevesli iseniz, seçim cinayetinin zanlısı suçlu arıyorsanız, kaybetmenin sorumlusunu gözünüze kestirdiyseniz, önce kendinize bakmalısınız sayın Bakanım!
Basına değil. Hadi gelin bu iddianızı basın önünde dile getirin, söyleyin! Hadi, hadi… Konya’ya gidiş geliş kaç saat öğreneceksiniz!
*
Yeri gelirse basın bizim canımız ciğerimiz, güzide mensuplarımız, kıymetli dostlarımız, kaybedince, elindekiler yok olup gidince, basın kim ki, basın neci oluyor ki?
Demek basın bir şehrin siyasi kaderini belirleyecek, seçmeni etkileyecek kadar etkili ve güçlü. Bak, bunu bilmiyorduk, meğer biz neymişiz de haberimiz yok!
Üzüldüm bak, vah, vah!!!
De… Suçlu aramaya gelince mesele, ‘Biz basının tutumu sebebiyle kayıplar yaşadık, ilçeleri kaybettik, basın moral ve motivasyonumuzu bozdu, oy irtifakı yaşadık!’ bu kadar basite, kolaycılığa kaçmayın sayın Kirişçi!
Basın görevini yaptı. Bulmuşsunuz uyumlu, yumuşak başlı, uysal, şehri için can atan fakat ekmeğinin peşinde koşan kendi halindeki basını, şükredeceğinize, teşekkür edeceğinize kalkıp topu taca, pardon basına atıyorsunuz.
Siz aynaya bakmadınız, küs müydünüz aynalarla. Siz kendinizi terazinin kefesine koymadınız, siz özgül ağırlığınızı ortaya koymadınız, siyasetin abisi olayım derken onu bile beceremediniz, size oy vermeyenleri, vermeyi düşünmeyenleri vatan haini, siyonizm yanlısı ilan ettiniz, bunları yaşarken, söylerken ‘Yahu ben bunları söylüyorum ama acaba kendi söylediğime kendim de inanıyor muyum?’ diye muhakeme ve muhasebe yapmadınız muhtemelen!
*
Cumhurbaşkanımız, Allah ömrünü uzun eylesin, O bile yenilginin, hezimetin nedenini ekonomi ile ilişkillendirirken, boş tencerenin iktidarları götürdüğünü söylerken, emeklileri (Ardahan’dakine de 10 bin lira, İstanbul’da yaşayana da on bin lira) isyan noktasına getirince, sizlerin içerdeki aday belirleme sürecinde ‘Dediğim dedik çaldığım düdük!’ misali istenmeyen adaylar üzerinde ısrar ve inat etmenizin hiç mi rolü olmadı?
Size tüm tepkilere rağmen basın mı Türkoğlu’nda Feyzettin Okumuş’u aday gösterin dedi. Elinizle tuttunuz, Yeniden Refah’a hediye ettiniz! Bu ne cömertlik böyle!
Basın mı, tüm tepkilere rağmen Dulkadiroğlu’nda, Yeniden Refah Partisi gümbür gümbür gelirken, siyaseten karşılıksız çekten farkı olmayan Necati Okay’da ısrar ve inat edin dedi.
Neymiş, Dulkadiroğlu ilçe teşkilatı, ‘Necati Okay’ı aday göstermezseniz toptan istifa ederiz!’ diyesi. İlçe Başkanı Mustafa Çakar’ın haddine mi böyle bir cümle sarf etmek, kabadayılık yapmak, bir adım öne çıkıp boyundan büyük laf etmek! Deveden büyük fil var yani, değil mi şekerparem.
Söyleyene değil, söyletene bakacaksın sayın Kirişçi.
Ö.O.B. Debgici niye ısrar etti Necati Okay’da, çok sevdiğinden mi, çok başarılı bulduğundan mı? Haaa, Allah var Necati Bey beyefendi, saygın insan. Şahsiyetinde sorun yok da, deprem sonrası milletin aklındaki ile alay edercesine tüm tepkilere rağmen böyle bir talep ve isteğin ters tepeceğini bilmeniz lazımdı.
Görünen köyün kılavuza ihtiyacı yoktu sayın Bakanım.
*
Devam edelim mi? Pazarcık’ta CHP’nin tek yürek, tek ses olduğu armut gibi biline biline Pazarcıklı olmayan fakat şahsiyetinde sorun olduğunu düşünmediğimiz, beyefendi kişilik, Yumaklıcerit eski belediye başkanı Murat Ceyhan üzerinde kim karar kıldı.
Basın mı?
Elbistan mesela… Yahu 75’i geçen aklımla alay etme gözünü seveyim! Daha bunamadım. Siyaseti bilsem aday olurdum herhangi bir partiden. Fakat ticaret lisesini zar zor bitiren biriyim ki anlamam bu işlerden. Ama niyet okumayı bilirim, ama bir yerde kimin kazanacağını çok iyi tahlil ederim, ama empati kurarak kimin daha çok beklenen aday olduğu meselesinde ahkam kesebilirim. Gözlemlerime de güvenirim.
Anlamam dediysek o kadar da değil yani. Abdullah Yener kalsaydı, vallahi de billahi de seçimi kazanırdı. Ama siz gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikleyince, hezimet, ilçeyi kaptırmak kaçınılmaz hale geldi. 45 sene sonra ilçeyi CHP’ye kaptırdıysanız, bunun sorumlusu ben değil, siz ve sizinle birlikte karar vericilerinizdir. Bir de Mevlüt Kurt’a sorun yenilginin faturası kime kesilmeli diye! Ha, eski vekil Avni Doğan’ı da bu listeye dâhil edebilirsiniz!
*
Kabul görmeyen adaylar, toplumda karşılığı olmayan isimler, sizin itici, rahatsız edici, insanları siyasetten bıktırıcı-usandırıcı, nefret noktasında tiksindirici açıklamalarınız, ‘Bize oy verin, vermeyen vatan hainidir!’ türü miadı dolmuş, bayatlamış, küflenmiş, kullanma süresi sebebiyle tozlu raflardan inmiş sloganınız tutmadı, millet yemedi sayın Bakanım.
Göksun farklı mıydı? MHP’ye verseydiniz seçim Cumhur ittifakının olacaktı?
*
Ülkenin genel siyaset gidişatı iyi değildi. Ekonomi desen yerlerde sürünüyor, TÜİK denen basiretsiz, emir kulu kurumun icat ettiği her gün artan enflasyon rakamlarına inanmayanlar, parası pul olanlar, alım gücü kalmayanlar, bir kilo ucuz et için Et Balık Kurumu önünde sabah namazından önce kuyrukta yerini alanlar, 10 bin lira ile yaşamaya mecbur bıraktığınız emekliler, güç zehirlenmeniz, ekâbir tavırlarınız, kibir abidesi duruş sergilemeniz, Maraş’ın evladı olduğunuz halde ara sıra, gittiğiniz yerlerde ‘Adanalıyım’ demeniz, insanları ayrıştırmanız, ‘geliyorum!’ diyen tehlikenin işaret fişeğini çakarken, kendinizden çok emindiniz oysa.
İstişare sünnettir dediniz ama ne sünneti bildiniz, ne farzı. Kendi kafanıza gidince, kendi bindiğiniz dalı kestiniz, içtiğiniz suyun musluğuna tıpa taktınız.
Siz dua edin de Fırat Görgel gibi lider ruhlu, herkesi kucaklayabilen, empati kurabilen, bu şehrin hafızası, bu şehrin psikoloğu, bu şehrin doktoru, bu şehrin avukatı, bu şehrin canı-ciğeri Fırat Görgel aday oldu da büyükşehri kurtardınız, kan kaybını önlediniz!
Yoksa yandı gülüm keten helvaydı.
*
Hakim değilim, savcı olmadım, ben de buradan sesleniyorum, ‘Suçlu ayağa kalk ve suçunu itiraf et!’
Benden 13 yaş küçüksün, gözlerinden öpüyorum!
NOT: Daha bitmedi. Devamı var… Ki bu yazı Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’a kadar gidiyor, ulaşıyor! Faturanın tutarını, KDV’sini o zaman görürsünüz! Çünkü faturayı asıl kesecek olan patron, yani sayın Erdoğan.