Her mesleğin olduğu gibi gazetecilik mesleğinin de erbapları vardır. Bir de duayen gazeteciler!
Okulunu bitirmiş olan mektepliler ve işin erbabından öğrenmiş alaylı gazeteciler. Meslektaşlar!
Geldiğimiz noktada ise ‘’Kahramanmaraş’ta gazeteci yok’’ diyen meslektaşlar çoğaldı. ‘Gazeteci yok’ diyenler de gazeteciyim diyorlar. Bir insanın gazeteciliğini beğenirim ya da beğenmem ama saygısızlık asla etmem. Kalkarım büyüklerime yer veririm, onlar konuşurken de araya girmem. Toplantılarda da bu meslekten olanlar bilirler ki ‘söz istemeden’ pat diye lafa girmem. Elimi kaldırır, söz hakkı isterim. Bunu yapan birkaç kişiyiz. İnsan her şeyden önce kendine saygı duymalı diyerek bu anlayıştan bu zamana kadar vazgeçmedim.
Saygılı olmayı, seviyeyi korumayı hayatımın her alanında korudum.
*
Sesimin tonunu yükseltmedim, söylemek istediğimi de kelimeleri seçerek söylemeye gayret ettim. Gittiğim yerde her şeyden önce bende bir insanım diyerek mesleğimi söyledim. Hatalar, yanlışlar elbette olur ama işini yapana daha fazla saygı duydum. ‘’Bir kelime öğretenin kırk kölesi olurum.’’ diyen Hz. Ali’nin sözünü kulağıma da küpe eyledim. Hatalarımı söyleyenlerle daha da fazla gönül bağı kurdum. Ben gazeteciyim diyenlere değil, gazetecilik mesleğini yapanların yanına gittim, danıştım, çok şey öğrendim.
Her ne olursanız olun, tüm makamların gelip geçici olduğunu, rızk Allah’tandır diyerek işinizi doğru yapmanız gerektiğini unutmayın. Unutmadım. Takipçilerim iyi bilir ki geceyi de gündüz eyleyip çalıştım çabaladım. Öğrenmeye çalıştım, öğrendikçe de öğrendiklerimin çok az olduğunu öğrenmeye devam ediyorum. Okumayan bir kalem sahibinin, yeni şeyler üretmesi gibi göstermelik hep aynı nakaratı söylemesidir.
Geldiğimiz noktada söylemler ve yapılan işlere bakılınca ‘hor ve hakir’ görülen gazetecilik mesleği ve gazetecilerin, kendi teneşirlerine ‘GAZETECİ YOK’ diyerek sıcak su taşımasına akıl erdiremedim.
*
Bir anımdan bahsedeyim, New-York da yaşayan bir Kahramanmaraşlı ağabeyimiz sabah saatlerinde beni arayarak, ‘’Mustafa bey, şu haberde yanlışlık var. Dereceye giren öğrenciler yerine dereye giren öğrenciler yazmışsınız.’’ diye uyardı. Kırk yılın bir başı bir haberi de okumadan kopyala yapıştır yayınlayalım dedim, bin pişman oldum. Bu haber iki site hariç o günün gazeteleri de içine dâhil olmak üzere ‘… dereye giren öğrencilere ödüllerini verdi’ olarak girdi. Belediye öyle servis etmiş, herkeste öyle olduğu gibi girmişti. Önce belediyeyi aradım sonra birkaç sevdiğim büyüğüme haberi düzeltmelerini dile getirdim. Ben de bazen herkes gibi geleni olduğu gibi girmek istedim ama yapamadım. Okuyucularımıza haberi en iyi şeklide sunmaya çalıştım. Metinde hata varsa ilgili kurumu ya da haberin sahibini uyardım, hatasını düzeltmek istedim. Bunu yaparken de kimseyi kırmadım.
Elbette hatalar olabilir. 2020 yerine 20020 yazdığım da oldu. Ama sitemizin okuyucuları o kadar dikkatli ki gözlerinden hatalar kaçmıyor.
*
İnsanoğlu elbette hata yapacaktır. Önemli olan hatanı anlamak ve düzeltmektir. Emek vermek, yaptığın işten mutlu olmak insana ayrı bir huzur verir. İyi bir gazeteci olmayabilirim ama iyi bir öğrenci olduğumu belirtmem de fayda var. Hatalarımı söyledi diye kimseye de kırılmam.
Bu şehirde ‘Gazeteci yok!’ diyenler önce kendi gazeteciliğine bakmalı. Bir şeye yok diyorsanız mesleğiniz ile ilgili önce kendi eksikliklerinizi görmelisiniz.
İşin özeti şu, ‘’Gazeteciler birbirlerine yeter, başka düşmana gerek yok.’’ oldu. Birbirimizle uğraşmaktan, ‘Kahramanmaraş’ta gazeteci yok’ diyerek kendi gazeteciliğini de hiçe sayanlar oldukça bizim başka meşgalelere ayıracak vaktimiz kalmayacak.
Her zaman dile getirdiğim gibi, yüreğinde Kahramanmaraş sevdası olanlar bir çaba emek gösterir. Sonuçta herkes kendi yaptığı işten sorumlu, ben yaptığım işi en iyi şekilde yapmaya gayret gösteriyorum. Kimseyi de ‘Gazeteci misin?’ diye ötekileştirmeden. Herkes ustalığı ile hak ettiği ilgi ve alakayı görür. İsimlerin önüne gelen unvan değil, o unvanı taşıyabilenler saygı görür…
*
NOT: Yukarıda okuduğunuz yazı bana ait değil. Sadece isminin Mustafa ve öğrenci olduğunu, kendisine gelen bir telefondan öğreniyorum, o kadar. Ama kim yazarsa yazsın, helal olsun. Gerçeği dile getirmiş. Var olsun! İsmini bilemediğim, yazamadığım için de hakkını helal etsin!