Bunu ben söylemedim.
“Terzi kendi söküğünü dikemez” diye bir deyim vardır. Genelde başkalarının sorunlarına çözüm bulmaya çalışan, onlara yardımcı olan kişilerin kendi derdine çözüm bulamamasını ifade eder.
Bu deyim, gazeteciler için de sık sık dile getirilir. Halkın sorunlarını kamuoyuna duyuran basın emekçileri, ne var ki yaşadıkları aynı sorunları dile getiremez, haber yapamaz, kamuoyuna duyuramaz. Bu biraz da onların kendilerini toplumun hizmetinden hissetmelerinden kaynaklanıyor. Toplumun sorunları yerine kendi sorunları ile ilgilenmekten esef duyuyorlar.
Peki ne olacak bu gazetecilerin hali?
Gazetecilik mesleğinin Türkiye’deki en eski ve en köklü meslek örgütü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), gazeteciler için harika bir kitap çıkardı. TGC Hukuk Danışmanı Av. Gökhan Küçük’ün hazırladığı “Gazetecinin El Kitabı Basın İş Kanunu’ndan Doğan Haklar” isimli titiz çalışma Konrad Adenauer Stiftung Derneği’nin katkılarıyla basıldı.
Buraya kadar tamam.
*
TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC Akademi yayını olan kitabın önsözünde TGC’nin gazetecilerin sorunlarına çözüm arayan kitaplar yayınlamayı sürdüreceğini belirtirken, kitabın ortaya çıkma sürecini şöyle anlatmış:
“Mesleğe adım attığınız ilk yıllarda bile sizleri ilgilendiren yasal sorunların ne denli yoğun olduğunu, haklarınız konusunda aydınlatılamadığınızı fark etmişsinizdir. Çoğu kez haklarınızı, bazen de gasp edilen haklarınızı öğrenmek için iş hukuku konusunda bir uzman ararsınız. İşte bu çalışma bir anlamda sizlerin de başvuruları, soruları dolayısıyla oluştu.”
*
Av. Gökhan Küçük ise önsözde, kitabın hazırlanış amacı ve fonksiyonu hakkında şu bilgileri veriyor: “Gazetecinin bir çalışan olarak tabi olduğu kanun, diğer çalışanların tabi olduğu kanunlardaki hükümlerden farklı özellikler taşımaktadır. Gazetecilik mesleğinin zor koşullar altında yapıldığı ülkemizde; 5953 sayılı “Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun”, kısaca Basın İş Kanunu 1952 yılında yürürlüğe girmiştir. 1961 yılında 212 Sayılı Yasa ile köklü değişiklikler yapılmış̧ ve uygulamada 212 Sayılı Kanun olarak tanınmıştır.
Dünya üzerinde gazetecilerin haklarını düzenleyen ayrı kanunlar olduğu gibi, bunu toplu iş sözleşmeleri yoluyla çözüme kavuşturan ülke uygulamaları da vardır. Türkiye’de ise toplu iş sözleşmesi ve örgütlenme geleneği bulunmamaktadır. Türkiye bu alanı ayrı bir kanunla düzenlemeyi tercih etmiştir. Bu tercih çokça tartışılmış̧ ama en nihayetinde bu yol kabul görmüştür ki 62 yıldır ayrı bir kanun olarak varlığını sürdürmektedir.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, bu el kitabından önce de gazetecilerin yasal hakları konusunda çalışmalar yapmış̧, kitaplar yayınlamıştır. Bu çalışmayı diğer çalışmalardan ayıran özellik ise Basın İş Kanunu’nu gazetecinin özellikle mesleğine yeni başlamış̧ gazetecilerin en rahat bir şekilde okuyup anlayabileceği bir hale getirmesidir. Basın İş Kanunu’nun anlaşılması zor dili de göz önüne alındığında çalışmanın farklılığı daha iyi anlaşılacaktır.” şeklinde bir ifade kullanmış.
*
Ayrıca, gazetecinin el kitabı, internet medyası, sosyal medya çalışanları ve iletişim öğrencilerini de yakından ilgilendiriyormuş.
Meraklılarına okumalarını tavsiye ederim.
Son olarak soruyorum, sahi gazeteciler kendi söküklerini dikemezler mi?
Soruyu tersten alacak olursam; “Ya da dikmekte en başarılı oldukları alan hangisi?”