Gaziantep’de iki adet özel üniversite var. Bizi daha birincisinin bile içini dolduramadık, dedikodulardan ve isim değiştirmeden fırsat kalmamış olmalı ki, bir türlü rayına oturtamadık Sütçü İmam Üniversitesini.
İhtiyaç hissedilen bölümleri açmak dururken, öğrenci sayısını 17 binlerden 50 binlere çıkartmak dururken, Türkiye’nin sayılı üniversiteleri arasına sokmak dururken, isim değişikliği ile uğraşan üniversitenin, kent, sanayici ile arasında var olduğu söylenen buzdan duvarın acilen yıkılması dileğiyle, meseleye geliyorum.
*
Gaziantep’deki bu özel üniversitelerden biri olan Zirve Üniversitesi Deniz Ulaştırma ve İşletme Mühendisliği ve Gemi Makinaları İşletme Mühendisliği bölümü öğrencileri birinci sınıfın sonunda staja başlamışlar.
Düşünün, denizi olmayan şehirde eğitim alan öğrenciler, 12 farklı ülkede açık denizlerde staj yapacaklar. Vira bismillah diyerek…
Helal olsun!
Ancak, bir not düşmem gerekirse, Zirve Üniversitesi rektörü ve bazı yetkileri geçenlerde Kahramanmaraş’a gelmişler, üniversitelerinin reklâmını yaparak, üstelik de öğrenci kapabilme yarışından p ay alarak çekip gitmişlerdi.
Şunu da söylediler, üniversitelerinde çok sayıda Kahramanmaraşlı öğrenci varmış.
Olsun, olacak tabi.
Ancak bir söz verdiler, bizleri, yani gazetecileri Gaziantep’e davet edecekler, üniversitelerini gezdireceklerdi, sözlerinde durmadılar.
Zirve Dershanesi kurucu müdürü İbrahim Kara bu olayın şahidi, tanığı…
*
Demem o ki…
Zirve Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Adnan Kısa, birinci sınıftan itibaren her yıl 3 ay staj yapma zorunluluğu olan öğrencilerin İstanbul’un yanı sıra, İngiltere, Gana, Nijerya, Rusya, Kanada, İrlanda, İtalya, Hollanda gibi ülkelerdeki çeşitli şirketlerde staja başladığını söylediğinde, insan kulaklarına inanamıyor.
Hem şehre, hem üniversiteye helal olsun demeyeceksin de kime diyeceksin.
Adamların denizi yok böyleler.
Ya bir de denizleri olsaydı…
Bizdeki barajlar onlarda olsaydı, neye ve nereye çevirirlerdi o baraj kenarlarını, sulak yerleri.
Bir Başkonuş’u…
Serdar Erdoğanyılmaz gibi bir dostun eline geçti de bereket versin, adam gibi işletme görüyor Kahramanmaraş. Ama en çok da Gaziantepliler geliyor, ilgi gösteriyor, dinleniyor, doğa ile başa başa kalıp çekip gidiyor adamlar.
Serdar Erdoğanyılmaz gibi dostların Allah yokluğunu vermesin!
Onunla Başkonuş gibi enerji depoladığımız Başkonuş Yaylası hayat buldu, şimdi emin ellerde. Eşi hanımefendi ile sadece Kahramanmaraşlıları değil, çevre illerden gelenleri de çekmeyi başardılar.
Ama biz bilmiyoruz Başkonuş’un, Erdoğanyılmaz’ın kıymetini.
Onu da bizim nankörlüğümüze sayın!
*
Demem o ki, en az 30 yıl gerisinde olduğumuz komşumuz Gaziantep’i kıskanmak yerine, örnek almaya çalışsak, sanıyorum daha mantıklı hareket etmiş olacağız!