Bırakın biraz da gençler girsin meclise. Her konuşmanızda, her sohbetinizde, her açılışta, her ziyarette gençler, gençler diyorsunuz, ama sıra onları meclise göndermeye gelince, ‘çekilin kenara, su eski tastan içilir’ deyip kendinizi adres gösteriyorsunuz.
Bıkmadınız mı, usanamadınız mı?
Aynı yemeği üç kere üst üste yerseniz, hele bir de ısıtıp masaya koyarsanız, zehirlenirsiniz, komaya girersiniz de yoğun bakımdan zor alırlar sizi. Sonra da ‘merhumu nasıl bilirdiniz!’ derler camide.
*
O nedenle derim ki…
Gençlere fırsat verin.
Gençlere zaman tanıyın ve yol gösterin, rehberlik, abilik edin!
Gençlere yer açın. Gençlerin de siyaseti layıkı ve başarı ile yapabileceklerine önce kendiniz, sonra da onları inandırın.
Gençlerin önünü açın ki, onlar da size saygı duysunlar. Niye hep bana, hep bana… Sizden başka bu şehri temsil edecek adama kıran amı girdi, nikâhınıza mı kıyıldı meclis.
*
Ee tabi, ballı lokma tatlısı maaşınız yerinde. Altınızda araba da var, iki tane danışman, şoför, telefon bedava, yemek dersen çay parası bile değil. Babam mezardan çıksın, ben de aday adayı göstereyim bari…
Dostlarım dediler ki, ‘Abi keşke sen de aday adayı olsaydın. Bu şehirde, bu toplumda senin karşılığın aday adayıyım diyenlerden daha fazla… Paranı biz yatırırdık, aday olsaydın!’ diyenler az çıkmadı emin olun.
Hayır! Biz haddimizi biliriz.
Haddini bilmeyenlere ne desen, ne anlatsan, ne yazsan boş!