banner1524
 Adı ne olursa olsun, her seçimden sonra birileri kurban edilir, günah keçisi ilan edilir, fatura ona kesilir. Mecburen, mecburiyetten...

Zaten bir siyasi parti seçimden zaferle çıktıysa, bunda başarı genel merkezin olur daima. Adayları, isimleri kendi belirlemiştir, güzergâhı kendileri çizip, hedefi kendileri belirlemişlerdir. Şayet başarısızlıklar varsa seçimin sonunda, teşkilata mal edilir. Yani iyi çıkarsa benim, kötü çıkarsa senin mantığı... Sistem gereği canım. İllaki birileri kurban edilecek ya,  günah keçisi ilan edilecek ya, ondan!

Takım galip gelirse, teknik direktöre, 'iyi kadro kurdun,  iyi taktik verdin, aferin!' derler, takım yenildiyse, rakip fark da attıysa, başta hakem suçlu ilan edilir, sonra golleri hatalı yiyen kaleciyi linç etmeye sıra gelir.

Siyasetin özünde, nüvesinde, fıtratında var bu. Sonra sistem meselesi... Zaten siyasette sistem neyi gerektiriyorsa, o devreye girer. İsimlerin çok da önemi yok aslında!

*

Lokantaya gidersiniz, yemek yersiniz, yemeği beğenseniz de beğenmeseniz de, garsona 'hesap lütfen!' dediğinizde kapalı bir kutu içinde hesabı getirir, gözünüzün içine sokarlar. Fatura şişkin ise, yemeğin kalitesi ve miktarı ile ölçtüğünüzde, talep edilen para yemeğe değmiyorsa, itiraz etseniz bile bir şey anlayamazsınız. Sonra o lokantaya ikinci kez gider misiniz bilemem, ki o sizin sorununuz neticede hesabı ödeyip çıkacaksınız aslanlar gibi.

*

Faraza... Seçimler bitti... Ama fatura için yeriniz dar. Sizin de hemen sonra bir şeyler söylemeye hakkınız, belki de yetkinizi yok, sesinizi çıkartmaz, dilinizi depenize çekersiniz.

Şoku atlattığınızda, kendinize geldiğinizde, uykudan uyandığınızda, korkulu rüyaları atlattığınızda, mecburen hesabı seçim sonrasına ertelediniz ya, 'evladım şu bizim seçim sonuçlarını, pardon faturayı getir bakalım!' diyeceksiniz mecburen.

Yine faraza... Bazı ekip başları, kumandan kesimi, lider dediğimiz kimseler, örneğin adayların başındaki isimler; siz zannediyor musunuz ki Vatan, Millet, Sakarya için çaba harcıyor. Hayır kendilerini kurtarabilmek için, yeni kabine kurulduğunda, bir  bakanlık, bir ballı lokma tatlısı koltuk kapabilir miyim, onun derdinde, telaşında ve gayretindeler. O nedenledir ki ekibin başındakiler, yani o siyasi partide lider konumundakiler, diğer sırdaki vekil adaylarından daha çok sahnedeler, sahadalar. Olmak zorundalar. Hani şu meşhur olmak ya da olmamak meselesi var ya, o hesap! Yoksa fatura onlara kesilecek, kelle gidecek, bakanlık, ballı lokma tatlısı koltuk bir başka bahara kalabilir.

Takımı kendi kuracak, oyunu kendi oynayacak, bütün paslar kendinde toplanacak, kaleye şutları kendisi çekecek, çalımı kendisi atıp, topu ağlarla buluşturacak. Sonra tribünler ayakta, 'en büyük kaptan bizim kaptan!' tezahüratları...

Çünkü siyasette herkes kendine oynuyor. Futbol takım oyuncuları gibi aynen, hele sezon sonu ise, transfer mevsimi eşikte bekliyor, iyi bir müşteri bulursa, kapağı atacak, parayı kapacak. Kendini de fazla yormayacak ki sakatlanmasın! Malum, sakata gelirse, transfer yatar, para da şinanay yavrum şinanay!

Tüm okurlarımın, hemşehrilerimin mübarek Berat Kandili kutlu olsun! Rabbim acı, hastalık, dert vermesin. Huzurlu, aydınlık bir gelecek için, kandilinizi tebrik ediyorum.

  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527