Bakın, arkadaşlar ‘ithal aday istemiyoruz!’ diye bangır bangır bağırıyor, haykırıyor, adeta isyan ediyor.

Yorumlar, köşe yazıları, canlı yayınlarda dile getirilenler hep ortak; dışarıdan gelene kapıyı kapatın!

Gözünüzü açın, bu şehrini mezarlığında yakını olanlar, bu şehrin rengini, dokusunu, kokusunu bilen, bütün renkleri bir masa üstünde toparlayabilecek adaylar gelsin yönetsin bizi istiyorlar.

Özellikle depremden sonra şehrin sorunu dağlar kadar birikti.

Enkazın kalkması, şehrin yeniden ayağa kaldırılması, hayatın normale dönmesi gerekirken, yaklaşan seçim üzeri biz kim aday olsun, kim şehri yönetsin derdine düştük daha şimdiden.

Haklılar mı, hem de sonuna kadar!

*

Gözleri doğuştan görmeyen bir adam, elinde fener, omuzunda testi, gecenin karanlığında evine gidiyormuş.

Biri ona sormuş; ‘Ey arkadaş, karanlıkla aydınlığın senin görmeyen gözünden  bir farkı var mı? Elindeki fenerin sana ne faydası var!’

Görmeyen adam gülmüş; ‘Ey gören kalpsiz. Bu fener kendim için değil. Senin gibi kör kalpliler içindir. Bana çarpıp testimi kırmasınlar diyedir!’

Sözde gözü açık, ama kalp gözü kapalı adam mahcup olmuş.

*

Şunun için yazdım. Dedim ya yukarıda, mahalli seçimler kapıya geldi dayandı. Aday adayları maşallah bol. Hepsi de şehri kurtarmaya niyetli, hevesli.

Kör kalpler için, kalp gözü kapalı olanlar için güçlü fener gerekli.

Biz halk olarak, biz kurtuluş savaşının ilk meşalesini yakan kahraman şehrin evlatları olarak kör kalpli ve karanlık vicdanlı değiliz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol