İnsanlar sana baktığı zaman Allah’ı hatırlasın.
İslam dininin yeryüzüne yayılmasının asıl sebebi, güvenilir insan olmaktan geçmiştir.
Peygamberimizin en önemli vasfı emin ve güvenilir olmasıydı.
Onun isminin yanına “Emin” sıfatını koymuştu insanlar.
Muhammet Emin diyorlardı O’na.
Hatta Mekke’nin müşrikleri bile ona güveniyorlardı.
Mallarını bile O’na emanet ediyorlardı...
Aralarında çıkan anlaşmazlıklarda bile O’nu hakem tutuyorlardı.
Onun için Musab bin Umeyr’in örnek yaşantısına binaen, yazarın biri şu ibareyi kullanıyor; ”sen islamı hayatında öyle yaşa ki, seni öldürmeye gelenler, sende dirilsinler ve iman etsinler.”
Meselenin özü budur.
*
İslamı hayatımıza ve ahlakımıza hakim kılmamız gerekiyor.
İnsanlar, bizim sözlerimize ve şekillerimize bakarak değil, yaşantımıza ve ahlakımıza bakarak islamın güzelliğini görebilirler.
Şu an nefislerinin esiri olmuş bir hayat tarzına sahip olan Müslümanlar, acaba yeni nesillerden nasıl bir karşılık bekliyorlar.
“Ne ekersen, onu biçersin.” Atasözü boşuna söylenmiş bir söz değildir.
Emin ve güvenilir bir yaşantıya sahip olmanın yolu, fedakârlıktan ve kardeşimizi kendi nefsimize tercih etmekten geçiyor.
Kendi nefsimiz için istediğimizi, komşumuz ve arkadaşımız içinde istemedikçe Kamil manada Müslüman olamayız.
Arkadaşını küçümseyen Ebu Zer’in özürü tarihi bir örnektir.
“Bir gün Ebu Zer, Bilal-i Habeşi’ye kızmış ve haddi aşarak ‘’siyah kadının oğlu’’ diye hakaret etmişti. Bilal onu Rasul-ü Ekrem’e şikayet etti. Hz. Peygamber (s.a.v) Ebu Zerr’e dedi ki: ‘’Onu anasının zenci olmasıyla mı ayıpladın? Sen öyle bir adamsın ki sende hala cahiliyet kokusu var. Bak, sen takva ile daha üstün olmadığın takdirde, beyaz veya siyah derililerden daha hayırlı değilsin.”
Ebu Zer, bu acı uyarı üzerine derhal Bilali Habeşi’nin evinin önüne gelir, Bilali Habeşi’yi çağırır ve yere yatar, yanağını yere koyar ve der ki; “Ya Bilal! senin o siyah ayağın benim bu beyaz yüzüme basmadıkça buradan kalkmayacağım! Yüzüme bas ve bana hakkını helal et!”
Tabi ki Bilal affediyor ve “Bu yüzler öpülmeye layıktır” deyip alnından öpüyor.
Buna göre ırk, renk, vücut yapısı gibi ferdin iradesine bağlı olmayan hususlar üstünlük ölçüsü ve övünç vesilesi olamaz. Veda Hutbesi’nde bu gerçek şöyle dile getiriliyor: ‘’Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Dikkat edin, hiçbir Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, hiçbir beyazın zenciye, zencinin de beyaza takvadan başka bir şeyle üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah katında en değerliniz O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.’’
*
Dünya yeniden bir örneklik bekliyor arkadaşlar...
Yeniden dünyanın efendisi olmak istiyorsak dillerimizle ifade ettiğimiz güzellikleri yaşantımıza aksettirelim.
Selam ve dua ile kalın!