Hafta içinde, kentimizin saygın işadamlarından, yatırımları ile 12 bin kişiye istihdam sağlayan, yatırımda çeşitliliğin önünü açan ve sürdürebilirliğini sağlayan Kipaş Yönetim Kurulu Başkanı sayın Hanifi Öksüz’e bazı tavsiye içerikli yazımda, uyarıcı, yapıcı telkinlerden sonra sözüm bitmemişti. Yarım kalanı bu yazıda tamamlamak istedim.
İşte o yazıdan bugüne kalanlar, sarkanlar…
*
Tekrar olacak ama aylar önceki Oda seçimine yeniden değinecek olursam; O gün sizce haklı gerekçelerle bugünün Başkanı, Ticaret Borsası Başkan, kıymetli dostumuz sayın Mustafa Narlı ile başarı hikayeleri yazarken, sayın Mustafa Buluntu’yu desteklediniz. Tamam ve eyvallah! O gün kullandığınız bir cümleyi ben ve kimse unutmadı, ezcümle; “Artık Oda’nın, yönetimin gençleşmesi lazım. Genç ekip bu odayı ileriye taşıyacak, kurumsal kimlik kazandıracak!” demiştiniz.
Gençleşmeye eyvallah! Ama Oda zaten merhum Mehmet Balduk döneminde kurumsal kimlik kazanmıştı da, sizin bireysel hırslarınıza yönelik tutumlarınız, konuşmalarınız, duruş sergilemeniz o itibarı, o kurumsal kimliği yerle yeksan ederken, basına karşı söylediklerinizle de basın camiasını karşınıza aldınız. İddia o ki, ‘Üç beş kuruş veririm susarlar!’ yakışıksız cümleniz herkesin dilinde iken, verdiğiniz ilanlar, reklamlar, kutlamalar bilmiyorum sizi ne denli aklayacak-paklayacak.
Ve yine… Dün Şahin Bey’e çektiğiniz operasyonun aynısını zamanı, günü gelince Mustafa Buluntu Başkana yapmayacağınıza kim garanti verecek?
Garanti Bankası mı?
*
Yakın tarihte çalıştığı kanaldan kovulan, kocasından ayrılan, bilmem hangi yapıya mensup olmakla itham edilen bir bayan gazeteciyi şehre davet ettiğiniz iddia edildi, yine iddiaya göre bağ evinde ağırladınız, ikramlarda bulundunuz, mutlaka şehri, sorunları konuştunuz, muhtemelen giderken de uçağınızı verdiniz, belki de tarifeli uçakla gitti iddia edemem, (otobüs ile gidecek hali yoktu) şehrimizdeki marka ve firmalara çemkirirken, itibar suikastına giderken niye ‘dur!’ demediniz, niye ‘çağırdım ama şehrimin marka ve firmalarına hakaret edemezsin!’ diye uyarmadınız!
Çok şükür zenginsiniz, varlıklısınız, belki tarlalarınızın, villalarınızın, işletmelerinizin hesabını ve miktarını dahi bilmiyorsunuz, Allah daha çok versin de, depremde birkaç mahallede aşevi açıp, bir dilim ekmeğe, bir kase sıcak çorbaya ihtiyacı olanları doyurmak, (kaç öğrenciye burs verdiniz, insan merak ediyor!) hayır duasını almak içinizden geçmedi mi?
*
Sayın Öksüz!
Aklıma geldi, varlıklı işadamımız Alişan Arıkan’ın sahibi olduğunu bildiğimiz, Tekzen üzerindeki iki blok var. 7-8 katlı. Özel hastane de olabilirdi, zira şehrin şu sıralar en büyük karın ağrısı, ihtiyacı sağlıktı.
Fakat öğrenci yurdu da olabilecek yapıda, konumda. Çok da müsait. Şu anda ihtiyaç var öğrenci yurtlarına. Bakın öğrencilerimiz barınma sorunu yaşıyor, kiralara güç yetmiyor.
Siz eğitime önem veren, Kipaş Okullarını eğitime kazandıran iş adamısınız. Bir hayır işleseniz, bu 2 bloku satın alsanız, öğrenciler için yurt haline getirseniz, o ilgiye, yardıma muhtaç, barınma sorunu yaşayan öğrencilere kol kanat gerseniz o çocukların hayır duasını alırsınız.
*
Sayın Öksüz!
Yukarıdaki ifadem eksik kaldı. Siz de genç değilsiniz, hele hele 30-35’lerdeki delikanlı hiç değilsiniz. Yoruldunuz, o kadar işletmeyi ayakta tutmak, 12 bin çalışanı kontrol edebilmek, yeni plan ve projeleri sektör kazandırmak yordu, yoruyor sizi. Ortağınız olsa da işiniz kolay değil. Allah yardımcınız olsun!
Bundan sonraki yaşamınızın kalanını meslektaşlarınızla, sanayici ve işadamı dostlarınızla barışık yaşamaya ayırın! Küstürdüklerinizle barışın, helallik dileyin!
Şu üç günlük dünya hırsa, kibirlenmeye, yüksek egoya, birbirimizi kırmaya değmiyor! Hastalık var, adalet var, ölüm var, hepsinden öte NAS var, nas…
*
Size abi tavsiyesi, bırakın Meclis Başkanlığını artık. Kendinize ve ailenize zaman ayırın, tatile gidin! Ahırdağı tepesinde villanız var, baraj kenarında, serin sular yanında, yeşillikler içinde villalarınız varken, tatilin keyfini, tadını çıkartın! Çok şükür uçağın var, pilota ‘Çek oğlum Miami Adaları’ de, Dünyaya bir daha mı geleceksiniz!
Bu şehirde başka Hanifi Öksüz yok!
Yetenekli, üstelik de yabancı dil bilen, beyefendi kişilik, genç desen on numara beş yıldız, geleceğin sanayide parlayan yıldızı sayın Hikmet Gümüşer yönetsin meclisi. Hiç olmazsa kırmaz, dökmez, ayrıştırmaz!
Ve bir sonraki Oda seçimine kadar tecrübe kazanır!
*
Son sözüm, yatırımlar ve sanayileşme meselesindeki cesaretinize hayran olmamak elde değil de, kurumları, kişileri esaret altına alma sevdanız, ihtiyatınız (alışkanlık), tutumunuz ters tepki çekiyor.
İnsan yaşlanınca hafıza kaybı yaşıyor, artık patronsunuz, zenginsiniz, sanayide söz ve güç sahibisiniz. Ama abi değilsiniz! Artık muhasebe müdürlüğünü, personel müdürlüğünü, satınalma müdürlüğünü bırakın! Siyasiler gibi güç zehirlenmesi yaşamayın! Ruh sağlığınız bozulur Allah muhafaza! Çünkü siz daha bu şehre çok gereksiniz!
Bitiriyorum. Sözlerimle sizi incittiysem özür dilemiyorum. Çünkü bu satırlar gerçeğin ta kendisi. Bu şehirde yaşayan büyük bir kitlenin ortak düşüncesi. Eh, biz de onların sesi, soluğu, gözü, kulağı olduğumuza göre, biz elçiyiz, bize zeval olmaz!
Özetle, müzik değiştiğinde dans biter!
Dost acı söyler ama doğru söyler! Kısmette varsa görüşmek dileğiyle…
*
NOT: Sevgili takipçilerim; ‘Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’a açık mektup’ başlıklı yazım pazartesi günü…