Bundan seneler önce Tekirdağ'da ayaz kış günü bir teneke kömür çalan kadını ihbar eden bir adamı hatırlıyorum. Gazeteler yazdı, televizyonlar başka haber bulamamış gibi balıklama dalıp, kadını rezil rüsva eylediler. Milletin kanını sömürenlere plaket verildiği günümüzde, bu haberi yadırgamıştım.
Sonra bir ara yanılmıyorsam Gaziantep’te bir dilim baklava çalan çocuklar da hapse atılmıştı.
O kadının evine bir çuval kömür götürmenin onu ihbar etmekten daha değerli olduğunu böyle adamlara anlatabilmek mümkün olsaydı çok şeyler değişirdi.
Ama mahallesinde çocuklara uyuşturucu satılırken "bana ne!" diyenler, haysiyetsiz kazanç uğruna bütün pislikleri görmezlikten gelenler için "hırsızın böylesini" ihbar etmek makbuldür!
Dün de bugün de!
*
Bu hayatta n eler gördük neler. Şu 51 senelik gazetecilik hayatımda, gördüklerimi, yaşadıklarımı kitaplaştırıyorum da, okuyunca, rastladığınız haberleri gördükçe, “Vay be, neler olmuş neler! Hayret bir şey!” diyeceksiniz.
Hayata poz vermek için gelenlerle, başını koltuğunun altına alıp yürüyenler arasındaki farkı gördük.
Bir ömrü kaybetmeyi göze alıp o ömrü harcayanların kazandığı onur hala insanlık kitaplarında yazıyor.
Bazen hayat kurtarırken kahraman olur insan bazen hayatını verirken! Parası olduğu için değil!
*
Ata - dede yadigarı saatler vardı. Köstekli. Arkasında şimendifer resim. Yeleğini cebine konulur, zincirliydi, köstekli saat dediğimiz şey, bir havayla bakılırdı ki, sanki memleketi cebinde taşıyor sanırsın!
Saatten ziyade dedelerden kalan geleneklerdi değerli olan. Kıymeti, değeri büyüktü o saatlerin. İnsan değeri kadar…
Gelenek dediğin; vicdanlı olmak harama el sürmemek ve iftira atmamak. Şimdi Çin malı saatlerin kolları süslediği bir düzende geleneklerin de yenisi makbul.
*
Nostalji tutkumu bağışlayın. Nostaljik şarkıları dinlerim arabamın radyosunda. En çok da televizyonunu seyretmesem de, şarkıları türküleri TRT Müzik’te dinlerken keyif alır, seneler öncesine giderim. TRT’nin ya belgeselini, ya maçlarını, ya da müzik kanalını seyrederim, haberlerini asla!
Eskiler, eski günler. Geri getiremeyeceğimiz seneler ve hatıralar… Kim bilir şimdi neredeler?
Mahalle maçlarında aramızdan biri ayağındaki topla sahada döktürürdü, nazar değmesin diye kurşun döktürürdü analar.
Herkes hayalinde büyük futbolcu olurdu. Büyükler yanaklarından makas alırdı çocukların, ev kadınları genellikle terzi olurdu. Hatıralarıyla birlikte satılırdı evler. Cambazlar tellerin üzerinde uyurdu, düşenin bile dostu olurdu.
İnsana değil paraya değer veren hayat her şeyimizi aldı. Şimdi sarmaşıklar bile sarılmıyor birbirine, parasını almadan.
*
Aynı dili konuşan insanlarla tokalaşmayı severim. Sıcak bir gülümseme ile sıcak bir merhaba demeyi, beklerim de karşılık olarak. Özledik çünkü.
Hakkı olmayanı reddedenlerin hikâyeleri 50 yıl öncesinde kaldı. Hatta öyle ki eski filmlerde, şarkılarda kaldı onlar.
Gerekli olan vicdanlı duruşu göstermeyenlere de gününü gösterecektir hayat. Herkesin hakkı baki! Her haksızlıkta bir yıldız eksilir gökyüzünden.
Başkaları "yıldız kaydı" der, bizler "bir can gitti" deriz. Anlamayanları da hesap gününe bekleriz!
Çünkü biliriz ki yaptıklarından utanmayanları da utandırır hayat. Bizler el yordamıyla yol aramıyoruz dilimiz yeterli.
Aynı dili konuştuğumuz insanlarla bir cümlenin üzerinde buluşup tokalaşmak bizim için onurdur.