banner1524

Hind’li bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikâyet etmesinden bıkmıştır. Bir gün çırağını tuz almaya gönderir. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak, döndüğünde yaşlı usta ona bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyler.

Çırak, yaşlı ustanın söylediğini yapar ama, içer içmez ağzındakileri tükürmeye başlar.

“Tadı nasıldı?” diye soran yaşlı adama öfkeyle, “Acıydı…” diye cevap verir. Usta, kikirdeyerek çırağını kolundan tutar ve dışarı çıkarır. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürür ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyler.

Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, usta aynı soruyu sorar;

“Tadı nasıldı?”

Çırak, ferahlatıcı bir tadı olduğu cevabını verir. Usta yine sorar; “Tuzun tadını aldın mı?”

Çırak, “hayır!” der. Bunun üzerine yaşlı usta, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturur ve şöyle der;

“Yaşamdaki acılar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Acının miktarı hep aynıdır. Ancak bu acının şiddeti, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın olduğunda yapman gereken tek şey, acı veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış!”

*

Fıkranın sonunu ve ne demek istediğimi merak ediyorsunuz. Ustanın bu güzel ve yerinde nasihatinden bir ay sonra çırak ölür, meğer yakındaki fabrikanın zehirli atıkları göle boşalıyordu.

 

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527